Genç akademisyenlerin çalışmalarına baktığınızda, Turgut Özal'ın gerçeklerle pek örtüÅŸmeyen bir biçimde deÄŸerlendirildiÄŸini görüyorsunuz.
Bu deÄŸerlendirmeleri hangi çalışmalara dayandırdığını sorduÄŸunuzda genellikle dayanılan ve alıntılanan kaynak Prof. Dr. Åžerif Mardin'in çalışmaları oluyor.
Mardin iyi bir sosyolog olabilir ama Turgut Özal hakkındaki tespit ve deÄŸerlendirmeleri hep eksik verilerle yapılıyor. Dolayısıyla varılan sonuçlar da yanlış oluyor. Mesela Mardin'in "2000'e doÄŸru kültür ve din" makalesinde Özal ile ilgili deÄŸerlendirmesinden bir örnek size...
Åžöyle diyor: "Müslüman deÄŸerler milli vergilendirme kavramını hayırseverlik yönünde kuvvetle saptırır. Bu milli vergilendirme sisteminin Türkiye'de deÄŸiÅŸtirilmek üzere olduÄŸu anlamına gelmez ama Özal'ın milli bütçenin kontrolü dışına düÅŸen fonlara düÅŸkünlüÄŸüne iliÅŸkin yeni açıklamadır. Bu çalışmanın mevcut açıklaması basitçe ÅŸudur: Özal finansal hokus pokus yapmanın bir yolunu bulmuÅŸtur. Bu tür bir suçlamanın gerçekliÄŸini sınayamayız ama kesinlikle bu çalışmayla Türk taÅŸralı dünya görüÅŸü arasındaki paralelliÄŸi arayabiliriz."
Gelelim bu Özal deÄŸerlendirmesinin eksik verisine... Mardin'in makalesinde Özal, sanki Müslüman deÄŸerlerin taşıyıcısı olarak tanımlanıyor ve Müslüman deÄŸerler, "milli vergilendirme kavramını hayırseverlik yönünde kuvvetle saptırır" tespiti yapılıyor. Oysa Özal, KDV gibi son derece karmaşık bir vergiyi bu ülkeye getirmeyi baÅŸarmış bir siyasetçi. O dönemde pek çok akademisyenin, "Türkiye hazır deÄŸil, tüccarın bilgi seviyesi düÅŸük, uygulayamaz" itirazlarına raÄŸmen, Özal bu vergiyi 1985'te yürürlüÄŸe koydu. BilindiÄŸi KDV, AB'ye uyum vergisidir.
Yine aynı Özal 1 Ocak 1984'ten itibaren, yani seçimleri kazandıktan iki ay sonra Türkiye'de faturalı yaÅŸama geçiÅŸi saÄŸlayan "ücretlilere vergi iadesi" yasasını yürürlüÄŸe koydu.
Peki ekonomik hayatı tamamen deÄŸiÅŸtiren bu iki yasanının Müslümanlığın hayırseverlik yönüyle ne ilgisi var? Hiçbir ilgisi yok. Kaldı ki maliye teorisine göre, dolaylı vergilerin hayır yönü de yoktur, vergiyi tüketene ödetir.
Gelelim Özal'ın fon uygulamasına... Mardin'in makalesinde Özal, finansal hokus pokusçu olarak deÄŸerlendiriliyor ve taÅŸralılıkla suçlanıyor. Oysa tam tersine Özal ÅŸehirli bir siyasetçi.
Cumhuriyet'in kurucu bürokratları, yaÅŸadıkları büyük ÅŸehirlerdeki arsa ve konutların büyük rantlar elde etmesini saÄŸlayan politikalar uyguladı. Kendi ev ve arsalarının rantlarını daha da artırmak isteyen elit kesim, bütçeye konut yapımı için konulan ödenekleri daima tüketim harcamalarına kaydırdı. Bu yüzden konut sıkıntısı 80'lerin başında Ankara'da çekilmez hale geldi.
Ä°ÅŸte bu nedenle genel bütçe uygulaması dışında hızla konut yapımını saÄŸlayacak bir fon uygulamasına ihtiyaç vardı. Ve Özal konut fonunu kurdu. 1984-1990 arasında 768 bin 812 konuta kredi verdi ve altı yılda 438 bin 897 konut tamamlanarak iskâna açıldı. Böylece bu ülkede ilk kez Özal'ın döneminde konut sorunu kısmen çözüldü.
Ayrıca 80'lerin başında Ankara'nın ve diÄŸer büyük ÅŸehirlerin elektriÄŸi, telefonu ve suyu da yoktu. Çünkü genel bütçe rantçı elitler tarafından maaÅŸ ödeme bütçesine dönüÅŸtürülmüÅŸtü.
Özal, elektrik, telefon ve su sorununu da Kamu Ortaklığı Fonu yoluyla çözdü. Bu finansman yöntemlerini hokus pokus olarak deÄŸerlendirmek, cumhuriyeti kurup ÅŸehirlerin arsa ve konutlarına el koyan, sonra konut ve altyapı ürettirmeyerek rant peÅŸinde koÅŸan bürokrat ve eÅŸrafa övgü düzmekten baÅŸka bir anlama gelmiyor.
Nedense Türkiye'nin önde gelen sosyologlarından olan Prof. Åžerif Mardin, Ermeni mallarına cumhuriyetin elitlerince el konulmasına, çalışmalarında hiç deÄŸinmiyor. Niye elitlerin 1980'lerin ortasına kadar yeterli altyapı ve konut ürettirmediÄŸini ve gayrimenkul rantlarıyla geçindiÄŸini sorgulamıyor. Ama Özal'ı geleneksel bütçe anlayışını bozmakla suçluyor.
Geleneksel bütçe dediÄŸi de özünde rant üreten, kamu hizmeti üretmeyen bütçe anlamına geliyor zaten. Bu durumda, Özal iyi ki bu geleneksel bütçe anlayışını bozmuÅŸ diyebiliriz. Bozmasaydı da küçük bir zümreyi kollayan ve zenginleÅŸtiren o düzen hâlâ devam mı etseydi?
Gelelim bu güne... Åžerif Mardin'in eksik verilerle yaptığı bu Özal deÄŸerlendirmesi, son dönemde BaÅŸbakan ErdoÄŸan için de yapılan benzer yorumlara dayanak olarak kullanılıyor. Çünkü Mardin aynı makalede 2000'li yıllara bu özelliÄŸin taşınacağını ileri sürüyor. Zaten bu iktidarın gerçekleÅŸtirdiÄŸi toplu konut yapımı da son dönemde adeta yerden yere vuruluyor. Oysa ayda yüz lira taksitle düÅŸük gelir gruplarına özel sektör konut yapamaz. Ve bu sosyal yardımı, Müslüman dayanışması ve taÅŸralılık olarak açıklamak doÄŸru deÄŸil.
Çünkü devletin vatandaÅŸa saÄŸlıklı konut temini sosyal devletin bir gereÄŸidir. ErdoÄŸan'ın saÄŸlık hizmetlerinde yaptığı devrim de Müslüman dayanışması olarak açıklanırsa, Ä°ngiltere'nin etkin saÄŸlık hizmetleri nasıl açıklanacak sorusu da tabii akla geliyor.
Ayrıca sosyal devlet ilkesi gereÄŸi bu ülkede saÄŸlık hizmeti ve toplu konut uygulaması yapılırken, devlet tarafından el konulan vakıflara ait azınlık mallarının iadesini de ErdoÄŸan'ın yaptığını unutmayalım.
Anlayacağınız rantçı elitlerin çıkarlarını engelleyen Özal ve ErdoÄŸan gibi siyasetçileri eksik verilerle deÄŸerlendirip, ardında taÅŸralılık, Müslüman dayanışması aramak, vatandaÅŸ için yapılan devrimci uygulamaların içini boÅŸaltmaya çalışmak anlamına geliyor.
Sabah