Türkiye 2001 krizi sonrasında aldığı önlemlerle banka sistemini ve kamu finansmanını büyük sorun olmaktan çıkartmıştı.
Bu nedenle ülkemizde global kriz ortamında hiç bir banka sistemi sorunu ortaya çıkmadı. Hatta ülkemize giren sermaye hareketi ile de bankaların kredi faaliyeti arttı ve ortaya bir kredi balonu çıktı. Kredi balonu iç talebi azdıran ve cari denge açığını yükselten temel faktör oldu.DiÄŸer taraftan Türkiye 2001-2012 arasında kamu finansmanını kontrol altına altı, ülkenin Kamu Borcu/GSYÄ°H oranı yüzde 40 deÄŸerinin altına düÅŸtü, bütçe açığı ise GSYÄ°H oranı olarak yüzde 1.5 düzeyinin altında kaldı. Bu sayılar çok iyi sayılardı! Türkiye 2009 yılında daralan dış talep nedeni ile ve aynen Almanya gibi, eksi 4.7 boyutunda daralma yaÅŸadı, ama iç talebin artması ile 2010 yılında yüzde 9.5 ve 2011 yılında da yüzde 8.5 civarında büyüme yaÅŸadı. Bunun faturası da eksi yüzde 10 düzeyine giden Cari Denge/GSYÄ°H oranı oldu.
Bu durumda Türkiye 2010 yılı kasım ayından itibaren cari denge açığını küçültmek için fren çekmeye, iç talebi ve dolayısıyla reel büyümeyi yavaÅŸlatma sürecine girdi. Cari denge açığı ayda ortalama 1.5 milyar dolar azalma sergilerken diÄŸer taraftan ithalat üzerinden alınan KDV veya ÖTV gibi vergi gelirlerinin azalması, yani bütçede bozulma, diÄŸer taraftan da iÅŸsizliÄŸin düÅŸüÅŸünün durarak, yatay hale gelmesi gündeme geldi. Bunları bu sütunda zaten öngörmüÅŸtük. Global siyasi gerilim artışı ile yükselen petrol fiyatları da enflasyonu önce yukarı itti, ama sonunda global durgunluk ile enflasyon da geriledi ve gerilemeye de devam ediyor.
Durum bu merkezde iken yeni açıklanan haziran ayı Merkezi Yönetim Bütçe gerçekleÅŸmelerinde geçen yılın aynı ayında 3.1 milyar lira fazla veren bütçe, bu yılın aynı ayında 6.3 milyar TL açık verdi. Böylece yılın ilk altı ayında toplam bütçe açığı 6.7 milyar TL'ye yükseldi. Geçen yılın ilk yarısında bu rakam 2.9 milyar TL fazlaya iÅŸaret ediyordu. Yani ilk altı aylık performansta geçen yılın aynı dönemine göre yaklaşık 10 milyar TL'lik bir bozulma söz konusu. Dikkat edilirse yılın ilk yarısında gerçekleÅŸen 6.7 milyar TL'nin 6.3 milyarı haziran ayında gerçekleÅŸmiÅŸ. Bütçenin gelirler tarafına baktığımızda haziran ayında toplam gelirlerin 25 milyar TL olduÄŸunu görüyoruz.
Bu rakam geçen yılın aynı ayına göre yüzde 7 daha düÅŸük. Gelirlerin detaylarında vergi gelirlerinde görülen hızlı düÅŸüÅŸe dikkat çekmemiz gerek. Bu düÅŸüÅŸ hem geçen yıl devreye giren vergi affının olumsuz baz etkisini, hem de düÅŸen iç talep ve ithalat nedeniyle toplanan ithalat ve katma deÄŸer vergilerindeki azalmayı yansıtıyor.Ancak bütçedeki bozulmanın sadece gelirlerdeki azalmadan kaynaklandığını söylemek mümkün deÄŸil. Harcama tarafında faiz giderlerinin haziran ayında 1.9 milyar TL olduÄŸunu görüyoruz. Bu rakam geçen yılın aynı ayına göre yüzde 20 daha yüksek. Ancak faiz giderleri aylık bazda fazla dalgalandığından ilk altı aylık toplama bakmak daha doÄŸru bir yaklaşım. Geçen yılın ilk altı ayında 22.4 milyar TL olan faiz giderleri kabaca 4 milyar TL artışla 26.3 milyara yükselmiÅŸ.
DiÄŸer yandan faiz dışı verilerin seyrine baktığımızda haziran ayında yüzde 33'lük artışla 29.2 milyar TL'lik harcama yapıldığını görüyoruz. Ana kalemlerden mal ve hizmet alımları hariç bütün kalemlerde ciddi artışlar var. Üstelik enflasyon faktörünü de dikkate aldığımızda, vergi gelirlerinin reel olarak yüzde 15 oranında düÅŸtüÄŸünü, faiz dışı harcamaların ise reel olarak yüzde 22 oranında arttığını görüyoruz. Dikkat edilirse, vergi gelirlerindeki reel azalma iç talepteki durgunluktan daha yüksek. Çünkü hem vergi hasılatında azalma, hem de vergi affının etkisinin kaybolması söz konusu. Buna karşılık harcamaların reel bazda hızlı bir ÅŸekilde artması bütçe açığını hızlı bir ÅŸekilde yükseltiyor. Bir diÄŸer olumsuz faktör ise sosyal güvenlik açığının saÄŸlık harcamaları faturası nedeniyle yeniden artıyor olması. Bütçe performansında ilk altı aylık toplam gelirlerin reel bazda yüzde 1 arttığını buna karşılık faiz dışı harcamaların yüzde 7.5 oranında arttığını görüyoruz. Bu da faiz dışı fazla rakamının reel bazda yüzde 30 azalmasına neden olmuÅŸ. Bu aÅŸamada bütçe disiplinini korumak için alınacak acil önlemlerin sadece harcamalar tarafında yapılabileceÄŸini düÅŸünüyoruz.
Bütçe açığındaki büyüme panik yaratacak boyutta deÄŸil. Dolayısıyla kamu borcunda artış da ölçülü olacak. Bu ortamda ekonomi yavaÅŸlarken faizlerin düÅŸürülmesi de gündeme gelecektir. Türkiye için temel ekonomik risk, iç deÄŸil dış kaynaklıdır. Yani dünyadaki risk algılamasının hala çözülememesi ve global yavaÅŸlamadır.
AkÅŸam