Çok ilginç bir ülkede yaÅŸadığımızı kabul etmemiz gerek. Bu ülkede medya mensubu olmak ve aydın kabul edilebilmek için siyasete bulaÅŸmak ve ideolojik olmak gerekir. EÄŸer hayata çoklukla siyasi gözlükle bakıyorsanız, makbul ve aydın kiÅŸi sayılırsınız. Bu hem saÄŸ, hem sol, hem de ortada böyledir. Siyasete bulaÅŸtınız mı, 'kalemÅŸör' de olsanız, yani bir derin uzmanlığı olmayan, bugün birinin ortaya attığı düÅŸünceye ertesi gün cevap üreten bir yorumcu da olsanız, kabul görürsünüz. Hele biraz da eleÅŸtiri ve kötümserlik eklediniz mi de, çok makbul kiÅŸi olursunuz. Ben siyasete mümkün oldukça bulaÅŸmam. Ekonomi yönetimi tabii siyasiler tarafından uygulamaya geçirilen bir ÅŸeydir. Ama ekonominin siyaset ötesinde, yere saÄŸlam basan, siyasetten bağımsız, teorisi saÄŸlam temel teoremleri de vardır.
Bir örnek vermek gerekirse 1961 yılında Robert Mundell adlı Kanadalı iktisatçı tarafından ortaya atılan ve Mundell'e Ekonomi Nobeli kazandıran üçlem veya trilemma denen konu. Bu teorem der ki, eÄŸer bir ülke sermaye hareketlerine açıksa, ya faizi ya da döviz kurunu kontrol edebilir, her ikisini birden kontrol edemez. Veya ülkeler sermaye hareketi, faiz ve kur üçlüsünden sadece iki tanesini kontrol edebilir, üçüncüsü piyasaya bırakmak zorundadır.
Türkiye 1980 öncesinde hem faizi hem de kuru kontrol etmek istediÄŸinden sermaye hareketini yasaklamak zorunda kalıyordu. 1989 sonrası sermaye hareketini serbest bıraktığımızda bütçe, borç ve dolayısıyla faizi kontrol etmek için, kuru dalgalanmaya bırakmak zorunda idik.
Mundell'in bu teorik yaklaşımına Ä°ngilizce'de 'impossible trinity' yani 'mümkünsüz üçlem' deniyor. Mundell bu teoremi 1961 yılında ortaya atmıştı.
Ancak ekonomi ile siyasetin kaçınılmaz ÅŸekilde iç içe olduÄŸu durumlar da vardır. ÖrneÄŸin bugün 17 euro para birliÄŸi (currency union ) ülkesinin içinde olduÄŸu durum böyle bir durumdur.
Bu tür durumlar için de 'politik iktisat' dalı hem ekonomi hem de siyaseti içeren özel bir 'trilemma' üretmiÅŸtir.
GeçmiÅŸte, 2000 yılında, Harvard Üniversitesi'nden Türk asıllı iktisatçı Dani Rodrik gene 'trilemma kavramı' üzerine bindirilmiÅŸ bir 'politik ekonomi' teoremi üretmiÅŸti. Bu hafta 7-8 temmuz tarihli International Herald Tribune gazetesinde köÅŸe yazarı Stephen Castle, Rodrik ve onun trilemmasından hareket eden bir yorum getiriyor ve bugün Avrupa'da yaÅŸananları açıklamak için kullanıyordu.
Rodrik'e göre derin ekonomik entegrasyon, demokratik politika yaklaşımı ve otonom millet devlet kavramlarının üçü bir arada gerçekleÅŸemezdi. Bu üçlüden sadece ikisi bir arada olabilirdi.
Åžöyle düÅŸünün. Bugün hemen herkes Avrupa BirliÄŸi'nde daha sıkı ekonomik entegrasyon gerektiÄŸini düÅŸünüyor. Ekonomik entegrasyon için Yunanistan, Ä°talya ve Ä°spanya gibi ülkeler karar verme otoritesini devretmeye ve Almanya ve Merkel tarafından ortaya atılan kurallara uymaya (bu ÅŸartlarda entegre olmak demek bu demek) mecbur kalıyorlar. Bu durumda da, ya millet devlet sisteminden ya da demokratik temelli siyasetten birinden vazgeçmek zorundalar. Ya millet devletten vazgeçip federal bir yapıya girecekler (ABD'de olduÄŸu gibi), ya da millet devlete tutunmaya devam edip, ama entegrasyon uÄŸruna emir alıp, demokratik siyasetten vazgeçecekler. Bu da çok zor bir tercih!
Bugün Avrupa'da her taraf daha çok ekonomik entegrasyonun gerektiÄŸini söylüyor. Ama bunun için de otonom millet devlet kavramından vazgeçmek gerektiÄŸi de aslında ortada. Tabii ülkelerin içinde demokratik itirazlar çok kuvvetli! Bu nedenle de bu ülkelerdeki siyasiler 'kıvırtıp' duruyorlar! Bakalım sonuç ne olacak! Daha güçlü entegrasyonu mu, otonom millet devletini mi seçecekler?
Tabii esas gereken Avrupa karar mekanizmasını demokratik yapacak bir kurumsal yapıya dönmek! Yani ABD'deki gibi eyaletlere dayalı Federal Hükümet türü bir yapıya gidilebilir (düÅŸünürken 'eyalet' kelimesi yerine 'euro ülkesini' koyun). O zaman da 'transnasyonal demokrasi' sisteminde Yunanistan, Ä°spanya ve Ä°talya gibi ülkelerin seçmenleri, karar mekanizmasında tam temsil edilme durumunda olacaklar! Bu da ancak doÄŸrudan seçilmiÅŸ bir BaÅŸkan ve seçilmiÅŸ bir Avrupa Parlamentosu yapısı içinde gerçekleÅŸebilir!
AkÅŸam