Kredi derecelendirme ya da rating (reyting diye okunuyor) şirketlerinin dünya finans sisteminde çok önemli bir rolü var. Temel bazı göstergelere ve rasyolara bakarak ülkeleri ve şirketleri kıyas edilebilir hale getirmeye çalışıyor ve sonra not veriyorlar.
Yatırımcılar da bu notlara bakarak yatırım kararlarını veriyor ya da ne kadar getiri isteyeceklerini belirliyorlar.
Birçok şirket ve ülke rating kuruluşlarından sağlıklı bir not alabilmek için detaylı bilgilerini paylaşıyor ve karşılığında bir hizmet bedeli ödüyor. Çünkü finansman bulmak istediği zaman yatırımcılar kredi notunu soruyorlar ve notu olmayan veya düşük olanlar daha yüksek faizle borçlanmak zorunda kalıyorlar. O nedenle bir şirketin veya ülkenin isteği dışında da yatırımcıların talebi düşünülerek tek taraflı (bilgi ve hizmet bedeli olmadan) notlandırma yapılabiliyor.
ABD menşeli S&P, Moody's ve Fitch dünyada en çok kabul gören şirketler. Derecelendirme sistemleri de birbirlerine çok yakın. En önemli kriterleri yatırım derecesi. S&P ve Fitch'ten BBB, Moody's'den ise Baa üzerine geçebilenler eşik atlamış oluyorlar (Tablo). Çünkü birçok ülke özellikle kamusal sorumluluğu olan emeklilik fonları gibi uzun vadeli yatırımcıların sadece yatırım derecesine sahip ülkelere yatırım yapmalarına izin veriyor. Yine benzer şekilde merkez bankaları fonlama yaparken ancak yatırım derecesine sahip teminatları kabul ediyor. Yatırım derecesi uzun vadeli ve düşük maliyetli finansman bulabilmek için gerekli. Bunun üzerinde ve altındaki not değişimleri yatırım derecesini almak ya da kaybetmek kadar etkili değil. Ve maalesef her 3 şirket de Türkiye'nin notunu ısrarla bu derecenin hemen altında tutuyor (Tablo).
Rating'ler sorunları öngöremiyor
S&P 1975'ten beri not verdiği ve borçlarını ödeyemez konuma düşen 15 ülkenin 12'sine, Moody's ise 13 ülkeden 11'ine temerrüde düşmeden 1 yıl önce B ve üzerinde not vermişlerdi. 1997 yılında cari açıkların tavan yaptığı Güneydoğu Asya krizinde başrolü oynayan Tayland, G. Kore ve Endonezya krize yatırım dereceleriyle girmişlerdi (ve Tayland dışında bölgede notu gerileyen yoktu). Ve en vahimlerinden biri, 2001 sonunda göstere göstere temerrüde düşüp tüm dünyayı karıştıran Arjantin bir yıl öncesinde S&P'den BB-, Moody's'den B+ notu almıştı. Ve keza Yunanistan. S&P, 2010 yılında Zaman okurlarının bu köşede Yunanistan'ın iflas edeceğini okumalarından birkaç gün öncesine kadar Yunanistan'ı yatırım derecesinde tutuyordu. 2011 yılı ortasında dahi Yunanistan, Türkiye ile aynı nota sahipti. Özetle, rating şirketlerinin geçmiş performansları kötü. "Uzmanlıklarının" bir limiti var. Temel göstergeler veya standart rasyoları ne gösteriyorsa onu raporluyorlar. Piyasaların göremeyip de rating analizlerinin yakalayabildiği sorun yok.
Ve daha da kötüsü, rating şirketleri krizleri daha da derinleştirip işin içinden çıkılmaz bir hale getirebiliyorlar. Sorun yaşanmaya başlayıp da piyasalar bir ülkeye fonlamayı kestiğinde rating şirketleri de uyanarak ülkelerin notunu düşürüyorlar. Not düştükçe fonlama daha fazla kesiliyor ve bir kısır döngü içine giriliyor.
Daha önce masum ama hatalı analizleriyle eleştirilen rating şirketleri 2008 global krizinde farklı bir yönden daha darbe aldılar. ABD'de bankaların sonradan batacağı aşikar düşük kaliteli ipotek kredilerini bol bol verebilmeleri, bunları tahvil haline getirip başka yatırımcılara satarak bilançolarından çıkarmaları sayesinde oldu. Bu imkânı sağlayan da kredi derecelendirme şirketleriydi. Tahvilleri alanlar bunlara verilen yüksek notlara güvendiler ama rating şirketlerinin bu notları büyük ücretler karşılığında verdiklerini göremediler. Bu hataları çok pahalıya mal oldu. Rating şirketleri bunun bedelini ödemek bir yana bir de krizde bu tahvillerin notlarını düşürerek yatırımcıları daha da vurdu.
Türkiye'den şikâyetleri ise yüksek cari açık ve enflasyon. Kamu sektörü iyi, bankacılık iyi ama özel sektör çok borçlanarak hızlı büyüyor ve bu hem iç dengeyi (enflasyon) hem de dış dengeyi (cari denge) bozuyor diyorlar. Dünyada bir likidite sorunu olursa bu sorunların Türkiye'yi bir krize sokabileceğini ima ediyorlar. Ama bu sorunların varlığına rağmen Türkiye ekonomisinin dünya tarihinin en şiddetli likidite daralmalarından birini az hasarla nasıl atlattığını açıklayamıyorlar. Demek ki, rating şirketlerinin göremedikleri, "uzmanlıklarının" anlamaya yetmediği bir şeyler var. En ilginci de S&P'nin Türkiye'ye verdiği not. TL cinsi borçlanma yatırım derecesi ama döviz borçlanma açısından yatırım derecesinin altında. Yani yatırımcılara TL krediler/tahviller emniyetlidir ama döviz borçlarına dikkat diyorlar (herhalde TL basma imkânı olduğunu ama döviz basamayacağını ve rezervlerin de limitli olduğunu ima ediyor). Sanki Türkiye TL basıp borcunu öderse o ödemenin yatırımcı açısından anlamı olabilirmiş gibi.
Neden vazgeçilemiyorlar ?
Rating mekanizması global finansal sistemi esir almış durumda. Devletler, merkez bankaları ya da yatırımcılar kimin iyi kimin kötü olduğunu kendileri anlamaya uğraşacaklarına rating şirketlerinin notları ile hareket edecek bir sistem geliştirmiş durumdalar. Yıllardır devam eden bu sistemi baştan aşağı değiştirmek zor. Ama otoriteler sorunların farkında ve bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Örneğin, yeni şirketlerin piyasaya girmesini teşvik ederek rekabetin artmasına uğraşıyorlar. Rating şirketlerinin not verdikleri müşterilerinden para almalarını ve "danışıklı dövüş" riskini engellemek istiyorlar. Bir şirketin veya devletin hep aynı rating şirketi tarafından notlandırılmasını istemiyorlar. Rating şirketlerinin de başkaları tarafından notlandırılmasını ya da onları regüle edecek (ve hatta metodolojilerine kadar karışacak) bir yapı kurma hazırlıkları var. Böylece hata yaptıklarında bağımsız analiz diyerek işin içinden sıyrılamayacaklar. Notu düşük yani analizlerinde başarısız rating şirketleri yeni iş alamayacak. Krizlerde (yani riskler ortaya çıkınca) rating şirketlerinin not düşürmeye devam etmelerini engellemeye çalışıyorlar. Hukuki mevzuatı rating şirketlerinin hatalı analizlerine yatırımcıların daha kolay hak iddia edebileceği bir yapıya getirmek istiyorlar.
Ama maalesef sistemi rating şirketlerinin esaretinden hiç değilse kısmen kurtaracak bu düzenlemeleri gerçekleştirmek bir süre alacak ve o süreçte de bu anlamsız notlandırmalara katlanmaya devam edilecek.

Zaman