Yahya Arıkan'ın yazısı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, nisan ayının sonunda Meclis’e sevk edilmişti. Yeni teşvik sisteminin yasal altyapısını oluşturan bu tasarı, yeni bir “torba tasarı” haline geldi. Bunun sonucu olarak da birçok vergisel düzenleme torbanın içine atıldı.
Bu tasarı 25 Mayıs tarihinde, Plan Bütçe Komisyonu’ndan geçti. Komisyondan geçen “yeni” metni yeniden inceledik ve bazı önemli değişikliklerin üzerinde durma gereği hissettik.
‘Finansman gider kısıtlaması’ uygulaması düzeltildi
3 Mayıs tarihinde bu köşeden sizlerle, “Teşvik mi, Ne Teşviki” başlıklı yazıyı paylaşmıştım. Bu yazıda, yeniden uygulanmak istenen “finansman gider kısıtlaması”nı eleştirmiştik. Yazıyı da Plan Bütçe Komisyonu’nun bu yasayı görüşeceğini ve “finansman gider kısıtlaması” ile ilgili bölümünü mutlaka değiştirmesi gerektiğini söyleyerek bitirmiştik.
Nitekim komisyon, ilgili hüküm üzerinde gerekli değişikliği yaptı. Şimdilik “Kötünün iyisi oldu” diyebiliriz. Ama umudumuzu hâlâ tüketmedik. Çünkü tasarı, Meclis Genel Kurulu’nda görüşülecek. Genel Kurul’un, modern vergi sistemine yakışmayan “finansman gider kısıtlaması” hükmünü yürürlüğe girmeden kaldıracağını temenni ediyorum.
Bu aşamada, “finansman gider kısıtlaması”nın ne hale getirildiğine kısa da olsa bakmakta yarar var.
Tasarının, Plan Bütçe Komisyonu’ndan geçen haline göre Gelir Vergisi Kanunu’nun 41/9. maddesi ile Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 11/1-i maddesine göre, finansman gider kısıtlaması sadece, yabancı kaynakları, öz kaynaklarını aşan işletmelerde uygulanacak.
Örneğin, yabancı kaynakları (borçları) 1 milyon 500 bin lira, öz kaynağı ise 1 milyon lira olan bir işletme, 500 bin liraya isabet eden borçları nedeniyle ödediği faiz, kur farkı, komisyon vb. giderlerin Bakanlar Kurulu’nca belirlenen kısmını, kanunen kabul edilmeyen gider olarak kabul edecek. Bakanlar Kurulu, yabancı kaynak kullanım maliyetlerinin en fazla yüzde 10’unu kısıtlayabilecek.
Ayrıca, kredi kuruluşları, finansal kuruluşları, finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri bu uygulamanın dışında bırakılıyor. Uygulamanın bu haliyle, eskisine oranla çok daha yerinde bir düzenleme olduğunu ve işletmelerin öz kaynak kullanımını teşvik ettiğini söyleyebiliriz.
Kuran kursu yaptıranlara vergi indirimi geliyor
Tasarı ile ibadethane harcamalarına vergi indirimi geleceğini daha önce sizlerle paylaşmıştık. Bu hükme, Plan Bütçe Komisyonu’nda yapılan ekleme ile Diyanet İşleri Başkanlığı denetiminde yaygın din eğitimi verilen tesisler için yapılan harcamaların da vergi matrahından indirimine izin veriliyor. Bu indirimden, hem gelir vergisi hem de kurumlar vergisi mükellefleri yararlanabilecek.
Bu tesisleri inşa ettirmek için yapılan harcamalar, Diyanet İşleri Başkanlığı’nca inşa edilen bu tür tesisler için yapılan harcamalar ile mevcut tesislerin faaliyetine devam edebilmesi için yapılan harcamalar bu kapsamda indirim konusu yapılabilecek.
Konutlara vergi değerine göre, KDV’de yapı ruhsat tarihine bakılacak
Tasarı ile konut teslimlerinde KDV oranı belirlenirken metrekare kriterinden vazgeçilerek vergi değeri kriterine geçilmesi planlandı. Buna göre, Bakanlar Kurulu’na, inşaatın yapıldığı arsanın veya konutun vergi değerini esas alarak KDV oranı belirleme yetkisi verilmekte.
Bu hüküm, yapı ruhsatı 1 Haziran 2012 tarihinden önce alınan inşaatlar açısından geçerli olmayacak. Bir başka deyişle, vergi değeri kriterine göre KDV oranı uygulaması yapı ruhsatı 1 Haziran 2012 tarihinden sonra alınan konutlar için geçerli olacak.
Çalışan emeklinin maaşı düşer mi?
Ülkemizde emeklilikte elde edilen kazancın yetersiz olması onurlu bir yaşam sürmek isteyen birçok emekçiyi emeklilikte de çalışmaya zorluyor. Bu durumdaki emeklilerin önemli bir kısmı ise başlıkta yöneltilen “Çalışan emeklinin maaşı düşer mi” sorusunun yanıtı peşinde.
Bir kişi emekli olduğunda iki şekilde çalışabilir. Birincisi; işçi konumunda çalışıp 4/a yani SSK kapsamında sosyal güvenlik destek primi öder. İkincisi çalışma şekli ise işyeri açıp şirket ortağı olarak 4/b, yani Bağ-Kur kapsamında ticari ve mesleki faaliyette bulunur.
1 Ekim 2008 tarihinden önce sigortalı olanlar, emekli olduktan sonra işçi olarak çalışmak istedikleri takdirde özel sektör işyerlerinde sosyal güvenlik destek primi ödeyerek çalışabilir. Ancak ilk defa 1 Ekim 2008 tarihinden sonra sigortalı olanların bu hakkı yoktur.
5510 sayılı kanun kapsamında SSK’li çalışanlar için sosyal güvenlik destek primi; prime esas kazançlar üzerinden kısa vadeli sigorta kolları prim oranına yüzde 30 oranının eklenmesiyle bulunan toplamdır. Emekli olup SSK kapsamında destek primi ödeyenler için toplam olarak yüzde 30+1-6,5 (kısa vadeli sigorta kolu) ödenmesi gerekir. Bunlar hakkında sadece iş kazası ve meslek hastalığı sigortası hükümleri uygulanır. Emekli olup, destek primi ödenen süreler ise emekli aylığını arttırmaz ve toptan ödeme yapılmaz.
Bir kişi emeklilik sonrası SSK’li çalışması halinde SGK’den aldığı emekli maaşında düşme olmaz. İşyerinden aldığı ücretten sosyal güvenlik destek primi kesilir. Ancak emekli olduktan sonra Bağ-Kur’lu çalışanların ise SGK’den aldıkları emekli maaşında yüzde 15 sosyal güvenlik destek primi kesilir. Bu kesintinin üst sınırı 4(b) sigortalılarına her yıl ocak ayında ödenen en yüksek yaşlılık aylığından alınabilecek tutardır. Yine; 1 Şubat 2012 tarihinden itibaren devlet memurluğundan emekli olduktan sonra serbest avukat veya noter olarak çalışanların emekli aylıklarından yüzde 15 oranında sosyal güvenlik destek primi kesintisi yapılır.
Emekli kızının yetim aylığı hakkı
Emekli Sandığı emeklisinin; SSK veya Bağ-Kur’lu olarak çalışan kızına yetim aylığı bağlanır mı? İbrahim Erdoğan
Anne veya babasından dolayı 5434 sayılı kanuna göre Emekli Sandığı’ndan yetim aylığı alan kız çocuk, evlenir ya da devlet memuru olur ise yetim aylığı alamaz. SSK ya da Bağ-Kur’lu çalışırsa veya buralardan aylık alırsa anne veya babasından dolayı da yetim aylığı alabilir.
Cumhuriyet