Merkez Bankası BaÅŸkanı Erdem BaÅŸçı, 2012 yılı sonunda kredi büyüme hızının yüzde 14 civarında gerçekleÅŸeceÄŸinin öngörüldüÄŸünü belirterek, ''Bugün itibariyle Türkiye'de kredi büyüme hızı sorunsuz bir ÅŸekilde sürdürülebilir seviyelere yaklaÅŸmıştır'' dedi.
''Zorunlu Karşılıklar ve DiÄŸer Makro Ä°htiyati Politikalar: GeliÅŸmekte Olan Ülke Tecrübeleri Konferansı''nda konuÅŸan BaÅŸçı, finansal istikrarın büyüme ve istihdam ile yakın iliÅŸkisi olduÄŸunu anımsatarak, finansal krizleri önlemenin maliyetinin, bu krizlerin yol açtığı maliyete kıyasla çok daha düÅŸük olduÄŸunu söyledi.
Türkiye'de 2001'de yaÅŸanan finansal krizin kamu borç yükünü 30 puan artırdığını, büyüme ve istihdamın derin bir ÅŸekilde etkilendiÄŸini aktaran BaÅŸçı, 2002'den itibaren fiyat istikrarı, finansal istikrar ve verimlilik artırıcı yapısal reformlara odaklanıldığını ifade etti.
Bu sayede ekonomik refah artarken, aynı zamanda finansal sistemin dış ÅŸoklara karşı daha dayanıklı olduÄŸunu bildiren BaÅŸçı, finansal istikrarı pekiÅŸtirici adımların 2008-2009 sonrasında Türkiye'nin hızla toparlanmasına, 2011-2012 Avrupa borç krizinin etkilerinin en az hasarla atlatılmasını saÄŸladığını dile getirdi.
Küresel kriz sonrası toparlanma sürecinde Türkiye ekonomisinin iç ve dış talepte ayrışma, kısa vadeli sermaye hareketleri giriÅŸinde artış, cari iÅŸlemler dengesinde bozulma ve hızlı kredi büyümesi ile karşı karşıya kaldığını hatırlatan BaÅŸçı, sözlerini ÅŸöyle sürdürdü:
''Kısa vadeli sermaye giriÅŸlerindeki artış, bankacılık sistemi aracılığıyla hane halkı ve ÅŸirketlerin krediye eriÅŸimini kolaylaÅŸtırırken, diÄŸer taraftan Türk Lirası'nın deÄŸerlenmesine yol açarak iç ve dış talepteki ayrışmaya yol açmıştır. Buna baÄŸlı olarak cari dengenin hızla bozulması ve finansmanın kısa vadeli sermaye giriÅŸleri ile saÄŸlanması, küresel risk iÅŸtahındaki ani deÄŸiÅŸimlere karşı ekonominin hassasiyetini artırarak, makro ekonomik ve finansal istikrara dair kaygıları gündeme getirmiÅŸ ve alternatif bir politika yaklaşımını gerekli kılmıştır. Yeni politika yaklaşımında fiyat istikrarı önceliÄŸi korunurken, finansal istikrarı da destekleyici bir amaç olarak gözetilmiÅŸtir. Bu kapsamda politika faizinin yanı sıra, zorunlu karşılık oranları ve faiz koridoru gibi birbirini tamamlayıcı araçlar bir arada kullanılmıştır. Krizden çıkışta, zorunlu karşılıklar kademeli olarak arttırılmış, karşılıklara faiz ödenmesi uygulamasına son verilmiÅŸ, karşılık oranları vadelilere göre farklılaÅŸtırılmış ve zorunlu karşılığa tabi yükümlülüklerin kapsamı geniÅŸletilmiÅŸtir.''
'Risk iştahı daha oynak bir hale geldi'
2011 aÄŸustosundan sonra küresel büyümeye ve kamu borcuna iliÅŸkin endiÅŸelerin artmasıyla küresel ölçekte riskten kaçınma eÄŸiliminin arttığına iÅŸaret eden BaÅŸçı, risk iÅŸtahının daha oynak bir hale geldiÄŸini söyledi.
Bu dönemde bankacılığın likidite ihtiyacını azaltmaya yönelik olarak zorunlu karşılık oranlarının düÅŸürüldüÄŸünü anımsatan BaÅŸçı, yakın zamanda rezerv opsiyonu mekanizmasının politika araç setine dahil olduÄŸunu ifade etti.
Bunun sayesinde döviz rezervlerinin güçlenmesi ve bankalara likidite yönetimlerinde daha fazla esneklik saÄŸlanmasının yanı sıra sermaye akımlarındaki dalgalanmaların döviz kuru ve finansal istikrar üzerindeki etkilerinin yumuÅŸatılmaya çalışıldığını anlatan BaÅŸçı, konuÅŸmasını ÅŸöyle sürdürdü:
''Bu mekanizma, sermaye akımlarının yurt içi piyasalar üzerinde yol açtığı oynaklığın azaltılması bakımından diÄŸer araçlara duyulan ihtiyacı kısmen azaltmaktadır. Bu politika aracı sayesinde Merkez Bankası'nın piyasalara müdahale ihtiyacının azaltılması, söz konusu mekanizmanın kurlardaki olası dalgalanmaları düÅŸürmesi beklenmektedir. Bu mekanizma bankalara döviz varlıklarını serbestçe kullanabilme imkanı sunmaktadır. Bu mekanizmanın finansal istikrarı destekleyeceÄŸi düÅŸünülmektedir.Türk Lirası zorunlu karşılıkların bir kısmını bankalarımız döviz olarak Merkez Bankası'na yatırabilirler. Burada üst sınır yüzde 60, ancak yatıracakları miktar belli bir katsayıyla giderek artan oranlarda belirleniyor. En üst dilimde her 100 liralık zorunlu karşılık için 220 lira deÄŸerinde döviz getirmek zorundalar. Alt dilimlerde ise her 100 liralık zorunlu karşılık için 130 liralık döviz eÅŸ deÄŸeri getirmek zorundalar. Benzer bir mekanizma altın için de söz konusu. Türk lirası zorunlu karşılıkların yüzde 30'una kadar Türkiye'de iÅŸlem yapan bankalar altın getirip Merkez Bankası'na yatırabilecekleri benzer bir yapı içerisindeler.
Bir politika aracı olarak makro ihtiyati tedbirler, aşırı hızlı kredi büyümesini engellemek için bir çok geliÅŸmekte olan ülke merkez bankası tarafından aktif olarak kullanılmaktadır. Türkiye'de de yukarıda bahsedilen amaçlar doÄŸrultusunda bu politika araçlarına baÅŸvurulmuÅŸtur. Bu politika araçlarının etkin kullanımı ve BDDK'nın aldığı ilave tedbirler 2010 yılı sonu itibariyle yüzde 35'e çıkan kredi büyüme hızını 2011 yılında yüzde 25'e düÅŸürmüÅŸtür. 2012 yılı sonunda ise kredi büyüme hızının yüzde 14 civarında gerçekleÅŸeceÄŸi öngörülmektedir. Bugün itibariyle Türkiye'de kredi büyüme hızı sorunsuz bir ÅŸekilde sürdürülebilir seviyelere yaklaÅŸmıştır.''