Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil bankacılık sektöründe karlılıığın geçen seneye oranla biraz daha yavaşlayabileceğini belirtti.
Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil, Türkiye ekonomisinin yurt dışıyla kıyaslanmayacak derecede iyi olduğunu vurgulayarak, “Ama bizim de kendi içimizde daha iyileştirmemiz gereken alanlar var. Özellikle cari açık konusu... Bunu düzeltmeye çalışıyoruz” dedi.
Avrupa'daki kriz, Türkiye ekonomisi ve bankacılık sektörüne ilişkin Binbaşgil, bu yıl Türkiye ekonomisinin yüzde 4 civarında büyümesini tahmin ettiklerini, bunun, dünyada olup bitenlere bakıldığında herkesin sevinmesi gereken bir büyüme oranı olduğunu vurguladı.
Türkiye'de özellikle ekonomi yönetiminin doğru bir politika izleyerek sürdürülebilir büyümeye çok dikkat ettiğini ve ülke ekonomisinin yurt dışıyla kıyaslanmayacak derecede iyi olduğunu ifade eden Binbaşgil, “Ama bizim de kendi içimizde daha iyileştirmemiz gereken alanlar var. Özellikle cari açık konusu... Bunu düzeltmeye çalışıyoruz” diye konuştu.
Cari açıkla ilgili Türkiye'de birçok tedbir alındığına değinen Binbaşgil, bu seneki rakamların geçen yıla oranla daha da iyileşeceğini, milli gelire oranla yüzde 2'lik bir iyileşmenin sağlanmasının beklendiğini, cari açığın iyileşme trendine girmesinin çok olumlu bir gelişme olduğunu kaydetti.
Binbaşgil, cari açığın bu yıl milli gelire oranının yüzde 8'ler civarında olacağını tahmin ettiklerini, alınan tedbirlerle bir iki puan daha iyileşmenin gerçekleştirilebileceğini söyledi.
Türkiye'nin enerjide dışa bağımlı bir ülke olduğunu ve çok hızlı büyüdüğünde ithalatının arttığını, buna paralel olarak cari açığının büyüdüğünü hatırlatan Binbaşgil, “Dolayısıyla yüzde 4'ler civarında büyümemiz, özellikle 2012 için doğru bir politikadır. Ben, Türkiye'nin geleceğiyle ilgili çok iyimserim. Tabii sadece iyimser olmak yetmiyor. Tedbirli olmak da gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.
“Bankacılık sektörü dünyada parmakla gösterilen birkaç ülke arasındayız”
Sağlıklı bir bankacılık sektörünün Türkiye'nin büyük bir şansı olduğunu vurgulayan Binbaşgil, “Bugün Türk bankaları, bankacılık sektörü dünyada parmakla gösterilen birkaç ülke arasındayız. Gerek sermaye yeterliliği gerek aktif kalitesi gerek likidite açısından çok iyi bir noktadayız. Birçok ülke, tekrar büyümeye geçmek için ilk önce bankacılık sektörünü düzeltecek, ondan sonra büyümeye geçecek. Bizde böyle birşey yapmaya gerek yok. Zaten büyümeyi destekleyen bir sektör var” dedi.
Ekonomiyi hep denge içinde yönetmek gerektiğinin altını çizen Binbaşgil, “Bu işler hiçbir zaman siyah beyaz değil. Belli bir dengede götürmek lazım. Ülkenin büyümesi, belli ölçülerde harcama olması da lazım. Ama bu yapılan harcamaların cari açığa çok olumsuz katkı yapmaması da gerekiyor. Bu, birçok yönü olan bir denklem” yorumunu yaptı.
Türk bankacılık sektöründe geçtiğimiz yıllarda daha hızlı büyüyen dönemlerin olduğunu anımsatan Binbaşgil, son yıllara bakıldığında kredilerin yaklaşık her yıl yüzde 25'lerde, mevduatın yüzde 20 civarında büyüdüğünü, bu yıl kredi büyüme oranının sektörde biraz daha düşük, yüzde 15'lerde olmasını, mevduatta yaklaşık yüzde 12 gibi bir büyüme görülmesini tahmin ettiklerini söyledi.
“Yabana atılacak rakamlar değil”
Binbaşgil, “Özellikle uluslararası standartlara baktığımızda, kredilerde yüzde 15, mevduatta yüzde 12 büyüme yabana atılacak rakamlar değildir” dedi.
Kredilerdeki büyüme hızının eski büyüme hızında olmadığına değinen Binbaşgil, kredilerin bu yıl ilk 5 ayda yüzde 6 civarında büyüdüğünü, bunun Türkiye standartlarında çok düşük bir büyüme oranı olduğunu kaydetti.
Binbaşgil, “Dolayısıyla ekonomi yönetiminin aldığı tedbirler yerinde tedbirlerdir ve tutmuştur. Özellikle tüketici kredilerine yönelik ek önlemler söz konusuydu. Tüketici kredileri ilk 5 ayda daha da az, yüzde 5 civarında büyümüştür. Yani tedbirler yerini bulmuştur” şeklinde konuştu.
“Karlılık geçen seneye oranla biraz daha yavaşlayabilir “
Bankacılıkta marjların daraldığına, büyüme hızının da eskiye oranla biraz daha aşağılarda seyretmesi nedeniyle bunun ister istemez bankaların karlılığını etkilediğine dikkati çeken Binbaşgil, “Bundan dolayı bu sene sektörün karlılığı, geçtiğimiz seneye oranla biraz daha yavaşlayabilir diye düşünebiliriz. Bir de bankaların zaman içinde maliyetlerinde de artış söz konusu. Bütün bunları yan yana koyduğumuzda, karlılık anlamında bu seneyi bankalar geçen yıla oranla biraz daha aşağıda kapatacaktır” öngörüsünde bulundu.
Sektörün kaynak maliyetini düşürmesi ve kaynağı daha uzun vadede toplayabilmesi gerektiğini kaydeden Binbaşgil, bu durumda ülke büyümesine daha sağlıklı ve uzun vadede katkıda bulunulabileceğini söyledi.
Risklerin iyi yönetilebilmesi için bankacılıkta kaynaklarla kredilerin vadelerinin mümkün olduğu kadar birbirine yakın hale gelmesi gerektiğine dikkati çeken Binbaşgil, Türkiye'de bu konuda hala yapısal sorun bulunduğunu ve mevduatların kısa vadeli olduğunu, bunun farkında olan ekonomi yönetiminin de kararlar aldığını anlattı.
“Sektörün karlılık içinde büyümesi çok önemli konu”
Binbaşgil, Türk bankacılık sektörünü önümüzdeki dönemde zorlayacak unsurlara ilişkin de şunları kaydetti:
“Sektörümüzün karlılığını koruması ve büyüyecekse de bunu karlılık içinde yapması çok önemli bir konu. Marjların daraldığı ve büyüme oranlarının yavaşladığı bir ortamda sektörün karlılığını korumak giderek zorlaşıyor. Burada bir iki konu çok önemli hale geliyor. Bizim verimli çalışmamız çok önemli. Bankalar, karlılıklarını korumak durumunda. Riski doğru yönetmek çok önemli. Kredi riskini, likidite riskini çok iyi yönetmemiz gerekiyor. Bankaların müşteriyi doğru seçmesi lazım.”
Türkiye'de tasarruf oranı ile vadesinin artırılması gerektiğinin altını çizen Binbaşgil, Bireysel Emeklilik Sistemi'nin bu anlamda hem vadeyi uzatmak hem tasarruf oranını arttırmak adına çok önemli bir konu olduğunu, bunun mutlaka gelişmesi gerektiğini vurguladı.
Zorunlu karşılıklar...
Diğer bir konunun da mevduatların vade yapısıyla ilgili olduğuna işaret eden Binbaşgil, “Orada bizim zorunlu karşılıklarımız var. Zannediyorum burada müşterilerimizi uzun vadeye kaydırmak adına bir ayarlama yapılacaktır. Bu yapıldığı takdirde, bankalar da uzun vadedeki maliyet iyileştirmesini müşterilerine yansıtacaktır diye tahmin ediyorum. Çünkü bankalar da kaynaklarının uzun vadeli olmasını istiyor” diye konuştu.
Tasarrufları artırmak için BES ve mevduatın vadesinin uzatılmasının yanı sıra, üçüncü önemli unsurun şu anda bankacılık sistemi içinde yer almayan halkın yatırımları olduğunu, bunların daha çok altına yapılan yatırımlardan oluştuğunu belirten Binbaşgil, bunun sektörün içine dahil olmasının hem Türkiye'nin geleceği açısından, hem bankaların ekonominin bundan sonraki gidişatını ve büyümeyi desteklemesi adına önemli bir adım olduğunu vurguladı.