Küresel piyasalarda fazla miktarda bulunan ucuz paraya talep yaratıp yüksek kazanç elde etmek için çalışanlara faiz lobisi denir. DiÄŸer bir deÄŸiÅŸle bu faiz lobicileri rant kollar; ekonomide beklentileri yöneterek yapay endiÅŸeler ve kıtlıklar yaratır ve böylece yüksek fiyat oluÅŸturur.
Mesela bir ülkenin temel ekonomik göstergeleri tutarlıyken, maliyesinde bir sorun yokken, piyasalara, o ülkenin borçlarını ödeyemeyeceÄŸine dair haberler ve görüÅŸler yayarlar. Ya da bir derecelendirme kuruluÅŸuna para vererek, ülkenin notunu düÅŸürtürler. Bu tür olaylar Dominik Cumhuriyeti, Kanada ve Malezya'da yaÅŸandı. Bu ülkelerin kamu maliyelerinde sorun yokken notları düÅŸürüldü! Ardından istenen oldu ve bu ülkelerin borçlanma maliyetleri yükseltildi.
Gelelim Türkiye'ye... Benzer uygulamalarla Türkiye de karşı karşıya kaldı. Yurtiçinden ve dışından müthiÅŸ bir kampanya yapılarak, Türkiye ekonomisinin borçlanamayacağı algısı yaratılmaya çalışıldı. Hatta 2008'deki küresel mali krizde, IMF ile anlaÅŸma yapılmadığı takdirde Türkiye'nin batacağı bile ileri sürüldü. Hükümet direndi ve aksine Türkiye IMF'den borç almayarak hem kamu borç yükünü azalttı hem de büyüme hızını çoÄŸalttı. Ama bütün bu iç ve dış lobilerin olumsuz kampanyaları sonucunda bambaÅŸka bir hava yaratıldı.
Türkiye ekonomisi kırılganlıklarını azaltmışken sanki çok kırılgan bir ekonomi gibi gösterildi ve yapay olarak borçlanma maliyetleri yükseltildi. Ä°ÅŸte bu nedenle sadece beÅŸ yıllık bir dönemi incelediÄŸimizde, Türkiye Hazinesi haksız yere 52 milyar lira fazladan faiz ödedi.
Gelelim Türkiye'nin niye yüksek faiz ödediÄŸi meselesine... Türkiye'nin son beÅŸ yıldır bütçe açığı yüzde üç seviyesinin altında tutuldu. Kamu borçlarının milli gelire oranı da yüzde 60'ın altında seyretti. Bu oranlar, AB'nin sürdürülebilir maliye politikası için aradığı sınırlar içinde bulunuyor.
O halde Türkiye niye yüksek faizle borçlanmak zorunda kaldı? Çünkü faiz lobisi sürekli Türkiye ekonomisi için olumsuz beklenti yaratarak faizleri yükseltti. Hatta Türkiye'nin mali göstergeleri AB'nin Maastricht kriterlerine uygun olduÄŸu için ülke notu "yatırım yapılabilir" seviyeye çıkartılması gerekirken, "yatırım yapılamaz" seviyede tutuldu ve hâlâ tutuluyor. Böylece lobinin istediÄŸi oluyor. Türkiye'ye doÄŸrudan yabancı sermaye giriÅŸi engelleniyor ve ülkenin finansman maliyeti çoÄŸaltılıyor.
Bir örnek verelim... Türkiye 2007'de toplam kamu borcu stoku 333.4 milyar lirayken 48.7 milyar lira faiz ödedi. Oysa faiz lobisinin rant kollaması olmasaydı, Türkiye daha düÅŸük faiz oranıyla aynı tutarı 40 milyar lira faiz ödeyerek borçlanabilirdi. Böylece Türkiye Hazinesi, son beÅŸ yılda toplam 245.6 milyar lira faiz ödeyeceÄŸine 193 milyar lira faiz öderdi. 52 milyar lira fazladan ödediÄŸi faizle de, kilometre maliyeti 5 milyon liradan 10 bin 400 kilometre otoyol, tanesi 100 milyon liradan 520 büyük hastane, tanesi 75 bin liradan 693 bin adet depreme dayanıklı konut yapabilirdi.
Ä°ÅŸte bütün bu kaynaklar, halka hizmet olarak harcanacağına lobinin patronlarının cebine gitti. Bu yüzden BaÅŸbakan ErdoÄŸan "bizi faizle sömürdünüz" diyerek halkın yanında bir politika uyguluyor ve "sizinle mücadelemiz sürecek" diyor. Evet... Halkın alın terini kolayca cebine atmak için yapay endiÅŸe yaratanlarla, rant kollayanlarla mücadele etmek ÅŸart.
Not: Anayasa Hukuku Profesörü Burhan Kuzu aradı, bazı gazetelerde haber olarak yayımlanan sözlerinin yanlış anlaşıldığını kendisinin de yeni Anayasa'nın en kısa sürede yürürlüÄŸe girmesini istediÄŸini belirtti.
Sabah