Başbakan Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen işadamı Ethem Sancak, “Erdoğan’a destek vermek bir ikbal getirmiyor” dedi. Sancak, Erdoğan’la tanışmadan önce Forbes’ın en zenginler listesinde ilk 20 sırada olduğunu belirtti Sancak şöyle konuştu: “Tanıştık 10 yıl geçti, son 20’ye düştük. Ona zarar vermemek için çok dikkatli oluyorsunuz. Erdoğan da zaten ikbal, ihale dağıtan birisi değil. İdeallerini paylaştım, cebime bir faydası olmadı”
İşadamı Ethem Sancak, tarımdan sağlığa, medyadan ilaca, hatta son dönemde teknolojiye kadar pek çok alanda yaptığı işlerle adından söz ettiriyor. Ekonomik faaliyetlerinin yanı sıra siyaset alanında da aktif bir kişilik. İşçi Partisi’den CHP’ye, oradan da AK Parti’ye üyeliğini, evrim teorisiyle açıklıyor: Değişmeyen yok olur. Siyasi kimliğini saklamıyor, safını belli etmeyenleri eleştiriyor. Belki de bu netliği nedeniyle onunla yapılan röportajlarda söz ekonomik faaliyetlerinden başlasa da dönüp dolaşıp siyasete geliyor.
Onun için “Başbakan Erdoğan’a yakın işadamı” nitelemesi var. Kendisi bunu misliyle doğruluyor. “Medyaya Erdoğan’a destek vermek için girdim. Destekleyenler artınca bana gerek kalmadı, sektörden çıktım” diyor. Ethem Sancak’la hem ekonomiyi hem de ülke gündemini konuştum.
Ethem Bey bir mülakatınızda, “Ey işadamları, ineklere aşık olun, rüyanızda inek görün” demiştiniz. Siz bugünlerde rüyalarınızda neler görüyorsunuz? Kaç inek sayıyorsunuz?
Dünya nüfusu 7 milyar, 2030’da 10 milyara çıkacak. Sadece geçen yıl Hindistan ve Çin’de 60 milyon insan yoksulluk sınırından orta sınıfa geçti. Orta sınıfa geçmek daha çok et ve süt tüketmek demek...Dünya ise gıda kaynaklarının giderek daraldığı bir sürece giriyor.
Bunun nirengi noktası inektir. Hindistan’da inek geçince Cumhurbaşkanları bile dururdu, anlamazdım. İneği tanıdıkça az bile yaptıklarını anladım. Mustafa Kemal ileriyi gören bir liderdi. Orman çiftliklerini kurdu, tarımın önemini kavramıştı. Fakat ardından gelenler basiretsiz bir şekilde sanayileşme sevdasına düştüler. İşte bakın ABD, Fransa... Fransa 50 milyar euro’luk şarap, 50 milyar euro’luk peynir ihraç ediyor. Türkiye bunu ihmal etti. Tarımı geliştirmezseniz sanayileşme de olmaz.
Biz Ata grubuyla birlikte Acıpayam’da, devasa bir çiftlik kurduk. Bir inekten günde ortalama 34 litre süt alıyoruz. Bu verimlilikte çiftlik sadece California’da ve Yeni Zelanda’da var.
‘Meralar yatırımcıya tahsis edilmeli’
Biliyorsunuz meralarla ilgili bir yasa çıktı yakın tarihte. Meralar kiralanabilecek... Bu, tarımda ölçek ekonomisinin önünü açar mı?
Tarımı endüstri olarak ele aldığınız zaman, köylünün elinden aldığınız zaman köylü de özgürleşiyor, kentlileşiyor. Fransa’da neredeyse toplam hasılanın yüzde 25’i tarım ürünüdür. Ama bununla uğraşan Fransız nüfusu yüzde 3’tür. Feodal dönemin üretken olmayan tarımı köylünün sanatıdır. Köylünün bildiği tek geçim yoludur ve köylü sınıfını ayakta tutar. Kapitalizm ise köylüyü tasfiye eder. Tarımı da verimli hale getirir. Köy tarımıyla bir inekten 8 kilo süt alırsınız, diğer türlüsünde 34 kilo. Biz cins ırk geliştirmeliyiz, 300 yıldır Türkiye’de et ırkı yok, 300 yıldır Türkler süt ineklerini kesip yiyorlar. Süt ineği kesilmez, çünkü verimsiz bir ettir. Yüzde 35 yağı var. Oysa yüzde 8’i geçmemesi lazım.
‘Sen yoksan biz de yokuz...’
Meralara dönersek...
Osmanlı tahsis ediyordu. Cumhuriyet vazgeçti. Şimdi tahsis değil ama meraların özel şahıslara kiraya verilme hakkı çıktı. Meralar işlenebilirse yem ucuzlar. O zaman et de ucuzlar süt de. Ama bu yetmez, büyük çiftliklerin kurulmasının teşvik edilmesi ve meraların tahsis edilmesi lazım.
Amiral geminiz, toptan ilaç sektörünün önde gelen şirketlerinden Hedef Alliance’ta çoğunluk İngilizlere nasıl geçti?
İşe başlarken Sancak Ailesi ile Alliance Boots yüzde 50 - 50 ortaktı. Sancak ailesi, ben ve biraderlerden oluşuyordu. Biraderlerle işleri ayırdım. Onlar da paylarını İngilizlere sattılar. Böylece İngilizlerin hissesi yüzde 80’e çıktı, benim yüzde 20 hissem duruyor. Ama şirketi yönetmeye devam ediyorum.
Pek alışılmış bir durum değil. Yüzde 80’i bir başka şirkete geçmiş olan Hedef’i neden hala siz yönetiyorsunuz?
İngilizler böyle istedi. Yüzde 80 adına beni atadılar. Kardeşlerimden hisselerini, “Ethem Sancak yönetime devam ederse” koşuluyla aldılar. “O yoksa biz de yokuz. Biz de satarız” dediler. Hatta beni işe daha çok bağlamak için icra kurulunda görev verdiler.
Oğlu internet sağlayıcı oldu
Teknoloji sektöründe neler yapıyorsunuz?
Oğlum Ahmet teknolojiye çok meraklı. Türkiye önümüzdeki dönem uyanan Asya’nın merkezi olacak. Bilgi teknolojileri bu açıdan önemli. Metronet adında bir şirket kurduk. Metronet, illerde özellikle yeni yapılan konutlara fiber optik altyapıyı taşıyarak internet erişim hizmeti sağlıyor. 3 yılda 16 şehirde 40 bin aboneye ulaştık.
‘Kürt sorunu çözülmezse bölünürüz’
Meraların kiralanması doğuya yatırımın önünü açar mı?
Doğuda Kürt sorununu bitirmezseniz yatırımın önünü açamazsınız. Niye gitsin adam huzurun olmadığı yere. Türkiye’de kalıcılık Kürt meselesinin çözümüne bağlıdır. Kürt meselesini çözen iktidar kalacak, çözemeyen gidecek. Bu Türkiye’nin bir gerçeğidir maalesef. Ha yadsırsınız ama bu sorunu ortadan kaldırmaz. BDP, Doğu illerinde yüzde 80’leri bulan oy oranına ulaşmaştır kimi illerde. Görüşmeden, muhatap almadan nasıl çözeceksiniz. Çözemezseniz Türkiye ikiye bölünür. Yugoslavya’yı böldüler. Sovyetler bölündü. Sorunu çözebilmek için görüşebilme genişliğinde olmalıyız.
Müzakereden bahsediyorsunuz ama devletin kurumları bile ikiye bölündü. MİT krizi işte... Siz nasıl okudunuz MİT krizini?
Türkiye’nin iki meselesi var birisi Kürt meselesi, birisi bürokrasi. Seçilmişlerin, kerameti kendinden menkul silahlı veya sivil bürokrasiyi denetim altına alması lazım. Özgürleştikçe ekonomi büyüyor. 10 yıl önce Kürt dediğiniz zaman hapse atıyorlardı sizi. Kürtçe konuşmak yasaktı. Şimdi Kürtçe dizi yapılıyor, MİT gidiyor PKK ile görüşüyor. 2001 yılında hasılamız 200 milyar dolardı. Biraz demokratikleştik 800 milyar dolara çıktık. Demokrasiye bağlı olarak ekonomi gelişti. Büyümenin altındaki sır buydu. Yoksa şahısların yakışıklılığına, belagatine, iyi konuşmalarına bakmaz bu iş.
Biraz daha özgürleşirsek ekonomimizin büyümesi 2 trilyon dolara çıkar. Ekonomi ile demokrasi arasında çok yakın bir ilişki var. MİT krizi; yargının seçilmişlerin otoritesine ve denetimine karşı bir tepkisiydi. Yargı refleksle geçmiş konumunu korumaya çalışıyor. Neydi bu konum? İktidarı paylaşma. Başbakan net söyledi: “Seçilmişleri atanmışlara yedirmeyeceğiz.” Şimdi bunların komplikasyonları yaşanıyor. Önce orduyu düzenlediler, demokrasiye tabi hale getirdiler. Şimdi yargı gelecek, yüksek bürokrasi gelecek. Herkes seçilmişlerin karşısında ayağını denk alacak. Demokrasi budur zaten.
‘BANA ÇEVİRİ YAPILIYOR’
Boots, İngilizlerin 160 yıllık şirketi. 5 kişilik icra komitesine tarihlerinde ilk kez İngilizce bilmeyen birisini atadılar. Her ay Londra’ya gidiyorum, toplantılarına katılıyorum. Toplantılarda bana çeviri yapılıyor.
‘Safımı belli ettim, medyaya girdim!
Kanal 24, Star’daki hisselerinizi sattınız? Oysa medya için hobim derdiniz. Hobileriniz mi değişti, medya mı beklentinizi karşılamadı?
Hobim demedim. Hasan Doğan’la medyaya girmeden önce şöyle bir tahlil yaptım: Medya tek sesliydi. Ve maalesef demokrasinin sesi yoktu, eskiyi simgeliyordu. Yeni bir ses vardı Türkiye’de, yeni bir siyaset anlayışı vardı. Fakat bunların dillendirildiği bir mecra yoktu. Biz buna soyunduk. O gün dedim ki, “Bir mevzi almam lazım. AK Parti’ye ve Tayyip Erdoğan’a destek vermem lazım”. En ihtiyaç duyduğu yer neresi? Medya, medyada zayıftı. “Ben ona zayıf olduğu noktadan destek vereceğim, onun fikriyatına ve harekatına destek verecek şekilde medyada yatırım yapacağım” dedim. Ve yaptım. Kanal 24’ü açtık, Star’ı aldık. Ciddi bir fonksiyon da mecra ettik. Sonra benzeşlerimiz arttı, güçlendik, Sabah katıldı. Daha büyük ölçekte Tayyip Erdoğan’a destek veren bir medya ortamı oluştu çok şükür. Benim gibi birine ihtiyaç kalmadı, çıktım medyadan. Benimkisi bir misyondu. Ben orada safımı belli ettim.
Türkiye’de işadamlarının saflarını belli etmesi sık rastlanan bir durum değil...
Bütün modern memleketlerde işadamlarının partisi bellidir. İşadamı düşünür, geleceği öngörür, bir fikri vardır. Şekilsiz ve amorf kitle değil ki işadamı. Bizde niye gizlenir? Bir kere devletin gölgesinden sebepleniyor bizde işadamları.
Dolayısıyla gelene ağam gidene paşam diyebilmek için rengini belli etmiyor, bu da hoş bir şey değil. Hep partim belli olmuştur. Siyaset kadar kutsal bir meslek yoktur insanlık tarihinde. Siyasi fikirlerini, eğilimlerini belli etmeyen bence kimliksizdir.
‘HATALARIMDAN DÖNMEYİ BİLDİM’
Sizin kırılma noktalarınız nerede oldu?
Hatalarından dönmeyi bilen bir adam oldum hep. Hatadan dönmek erdemdir. Hiç değişmezsen dinozor olursun, yok olursun. Değişenler kalır. Kimler kaldı o büyük patlamadan? Yunus kaldı değişiyor, insan kaldı değişiyor, akrep kaldı değişiyor. Gerçeği görebilmek ve dönüşmek çok önemli bir şey. Biz de bu ülkenin geleceğini nerede gördüysek orada tutum aldık. Bu an oldu İşçi Partisi’ydi, an oldu CHP’ydi. Şimdi AK Parti’de görüyorum ülkenin geleceğini. Ve gittim üye oldum. Niye gizleyeyim bunu. Her zaman açık, malı meydanda olan insan olduk. Bedelini de ödedik. Tayyip Erdoğan’a destek vermek, ona yakın olmak bir ikbal de getirmiyor insana.
Size getirmedi mi?
Benden bakın işte. Kendisiyle tanışmadan önce Forbes’un en zenginleri listesinde ilk 20’deydim. Tanıştık 10 yıl geçti, son 20’ye düştük.
Ona zarar vermemek için çok dikkatli oluyorsunuz. Her türlü işin içine atlamıyorsunuz. O da zaten ikbal, ihale dağıtan birisi değil. Öyle bir iktidar anlayışı yok. İdeallerini paylaştım, bunun onurunu yaşadım, cebime bir faydası olmadı. Hatta tam tersine onun uğrunda bir sürü şey harcıyorsunuz, onlar da gidiyor.
‘TAYYİP BEYLE İLGİLİ SENARYO BİTMEZ’
MİT krizini cemaat ve Başbakan Erdoğan’ın arasındaki çekişme olarak yorumlayanlar da var...
Cemaat konusu, birilerinin gönlünde yatan teori. “Biz bunları birbirine düşürürsek yırtarız, davalardan kurtarırız, AK Parti yıpranır” gibi düşünüldü. Bunlar doğru koordinatlar değil. Bürokrasi ve seçilmişlerin arasındaki kavgadır. Bazıları her kılığa giriyorlar ve varlıklarını sürdürmeye çalışıyorlar. Cemaatin lideri çok akıllı bir insan ve de faydalı da bir insan. Diyor ki, “Tayyip Erdoğan’a zarar veren bizden değildir. Çünkü içeride, dışarıda bu ülkenin geleceğinin taşıyıcısı bu adamdır. Bizim temsil ettiğimiz ahlak ve fikriyat içinde odur.” Maazallah Tayyip Erdoğan tökezlerse cemaati de paramparça ederler. Herkesin şu anda yaşam sigortası Tayyip Erdoğan’dır.
Bu gelişmelerin yanı sıra kimi çevrelerde Başbakan’ın rahatsızlığı da spekülasyon konusu yapılabiliyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tayyip Bey çok iyi, yakın zamanda gördüm kendisini. Senaryolar bitmez, kökü toprağın altında olan adamların senaryoları bunlar. Adamlar 80 yıllık iktidarlarını kaybettiler kolay mı? “Tayyip Bey kanser, AK Parti bitecek” oynadıkları senaryo bu. Normal olarak her insan hastalanır.
Tayyip Erdoğan da insan, hastalanmaz mı? Ama hastalığından spekülasyon üretip, “Herkes ona göre pozisyon alsın” demeye çalışıyorlar. Tayyip Bey çok sağlıklı, aslanlar gibi kükrüyor.
Songül Hatısaru/Milliyet