Gündel, "BaÅŸbakan savcılara MÄ°T'çileri soruÅŸturmak için izin vermeyecek. Savcılar bu kararı Danıştay'a götürebilir. Danıştay iptal ederse soruÅŸturma sürer. BaÅŸbakan'ın da dokunulmazlığı kalmaz. SoruÅŸturmaya savcı dışında BaÅŸsavcı ve vekili de sahip çıktı" dedi.
Gündel'in Taraf gazetesinden NeÅŸe Düzel'in sorularına verdiÄŸi yanıtlar ÅŸöyle:
Yargı kısa zaman öncesine kadar askerî vesayetin bir destekçisi olarak görülüyordu. Åžimdi ise Yargı’nın Kemalistlerden, Cemaatçilere geçtiÄŸi söyleniyor. Bu iddia doÄŸru mu?
Benim 25 yıllık savcılık hayatımın 20 yılı Yargıtay’da geçti. Yüksek Yargı’yla iliÅŸkilerim sürüyor. Ben böyle bir örgütlenme görmüyorum. Ama ÅŸunu söyleyebiliriz. Yüksek Yargı’da, hükümete yakın olabilecek bir kadronun oluÅŸtuÄŸunu söyleyebiliriz. Çünkü referandumdan sonraki yeni HSYK düzeniyle Yüksek Yargı’nın yapısı tamamen deÄŸiÅŸti. Yüksek Yargı’daki kiÅŸiler, AK Parti’nin kullanabileceÄŸi, AK Partililerle mesai yapan ve onlara çok yakın olan insanlar deÄŸiller ama düÅŸünce olarak AK Parti’ye yakın olabilecek insanlar bunlar. HSYK’nın, Yargıtay’a ve Danıştay’a üye seçimlerinde böyle bir tercih ortaya çıktı.
Tam olarak nasıl bir tercih ortaya çıktı?
Bunların arasında MHP’ye yakın olanlar da var, Kemalist olmayan sosyal demokratlar da var. Yani HSYK’nın düzeni deÄŸiÅŸtikten sonra daha muhafazakâr savcı ve yargıçlar ön plana çıkmaya baÅŸladılar. Yargıtay’a ve Danıştay’a daha muhafazakâr insanlar seçilmeye baÅŸladılar. Özel yetkili savcılık ve mahkemelere gelince...
Evet...
Bunlar, çok özel soruÅŸturmalar ve yargılamalarla Türkiye’nin son beÅŸ yılına damgalarını vurdular. Orada da daha muhafazakâr bir ağırlık ortaya çıkmıştır ama bunların arasında Cemaat mensubu kiÅŸilerin oranı iddia edildiÄŸi kadar deÄŸildir. Zaten özel yetkili mahkemelerin yürüttükleri soruÅŸturmalar ve dosyalar öyle birkaç savcıyla olacak iÅŸler de deÄŸil.
Niye?
Orada bir dosya bazen 15-20 savcının ve yargıcın elinden geçiyor. Bunların hiçbiri Cemaatçi deÄŸildir diyemeyiz ama bunların hepsi de Cemaatçi olamaz. Sonuçta özel yetkili savcılar ve yargıçlar, meslekte 10, 15 veya 20 yıllıklar. Bunlar, AK Parti döneminde alınmadılar. AK Parti hükümetinde alınanlar henüz özel yetkili savcılıklarda ve Yargıtay’da çalışabilecek duruma gelmediler. Eski HSYK döneminde alınan savcı ve yargıçlar bunlar. Eski dönemde alınanlar arasında Fethullah Gülen hareketine yakın insanlar yok muydu? Münferit olarak vardı tabii. Ben Cemaat’le hiçbir iliÅŸkisi olmayan ve cemaat, tarikat olaylarından da hoÅŸlanmayan biriyim ama... Ä°nsanlar teröre ve ÅŸiddete bulaÅŸmadıkları sürece inançlarını ve düÅŸüncelerini yaÅŸamakta özgürdürler.
Åžu anda tek ölçüsü adalet ve hukuk olan, tam bağımsız ve tarafsız bir HSYK’dan söz edebilir miyiz?
Tam olarak söz edemeyiz. Çünkü bir geçiÅŸ dönemi bu. Anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸinden sonra yapılan ilk HSYK seçimlerinde seçilenlerin bir kısmı, yıllarca Adalet Bakanlığı’nda önemli görevler yapmış olan insanlar. GeçmiÅŸte on iki bin yargıç ve savcı kadrosunun atamalarında, denetiminde etkili oldular bunlar.
KCK dosyasına bakan savcı, MÄ°T müsteÅŸarını ifadeye çağırdı ve dosya bunun üzerine hemen ondan alındı. Hukuk açısından bu nasıl bir görüntü?
Hukuken buna engel yok. BaÅŸsavcılıklarda olabilecek bir durum bu. GeçmiÅŸte de Ä°stanbul Cumhuriyet BaÅŸsavcısı, yine özel yetkili bir savcıdan dosyayı aldı, baÅŸkasına verdi. Hâkime yapılsa, bu bir müdahale olurdu, çünkü hâkim bir karar verdiÄŸinde, ona kıdemli hâkimler niye böyle bir karar verdin diyemezler ama, savcılıkta sistem böyle iÅŸlemez. Savcılık dediÄŸiniz bir bütündür zaten. Savcılar, bağımsız hareket etmezler. Birlikte çalışma düzeni içinde aynı ÅŸekilde hareket ederler. Savcılığın çalışma yönergesi vardır onun içinde davranırlar. Diyelim ki bir savcı takipsizlik kararı verdi, baÅŸsavcı bunu inceler ve dava açılmasını gerekli görürse, savcıya, “takipsizlik kararını kaldır” der. Yani savcı, hâkim kadar bağımsız deÄŸildir.
Peki, hükümet, beÄŸenmediÄŸi savcılardan dosyaları alacak bir güce sahip midir?
Hayır. Ama bu savcının soruÅŸturmadan alınması doÄŸaldı. Çünkü usul yanlışlıkları yaptı. Bilgileri dışarı sızdırdı ve üstlerine bilgi vermedi. Ayrıca BaÅŸbakan’dan CumhurbaÅŸkanı’na, önemli kiÅŸiler bile savcının görevini aÅŸtığını, hükümetin politikalarına müdahale ettiÄŸini söylediler. Savcının yaptığı bu iÅŸlem gerçekten görevi içinde bir iÅŸlem mi yoksa deÄŸil mi, bunu HSYK denetlemeliydi.
Niye denetlemedi?
Yeni HSYK’nın yapısı hükümetin düÅŸüncesine yakın bir yapı olduÄŸu için, HSYK dikkatli davrandı. “Hükümet etkiledi ve HSYK dosyayı savcıdan aldı” denmesin diye, Cumhuriyet BaÅŸsavcısı dosyayı savcıdan aldı. Deniz Feneri soruÅŸturmasında da aynı durum yaÅŸandı.
Deniz Feneri dosyasına bakan savcıların da Cemaat’e yakın oldukları söylendi. O dosya savcılardan niye alındı?
KCK davası için aynı ÅŸeyi söyleyemem ama Deniz Feneri dosyasının, BaÅŸsavcıvekili tarafından, soruÅŸturmayı yürüten savcılardan suni nedenlerle alınıp baÅŸka savcılara verilmesi, soruÅŸturmanın yönünün deÄŸiÅŸtirilmesi anlamındadır. Bu davanın ucunun AK Parti’ye ve hatta BaÅŸbakan’a dayandığı spekülasyonları var. Ben bunu bilemem. Bu dosyaya üç savcı bakıyordu. Birini yakinen tanıyorum, Cemaatçi deÄŸil. DiÄŸer ikisini bilmiyorum. Ama ÅŸunu biliyorum, bu savcılar gerçekten görevlerini yerine getirdiler. Otuz yıllık ceza hukukçusuyum ben. Benden rica etseler, gider onların Yargıtay’da avukatlığını yaparım ben.
Demokrasilerde hükümet savcılardan dosya almak gibi bir güce sahip olabilir mi?
Demokrasilerde hükümetlerin, bir savcı ya da hâkimin elinden dosya alması hukuk devletine uygun deÄŸildir. Ama HSYK gibi bağımsız kurullar marifetiyle bu iÅŸlemin yapılması doÄŸaldır. Geçenlerde Ä°spanya’da benzer bir olay yaÅŸandı.
Peki, savcılara gelirsek... Savcılar, hükümetlerin politikalarını denetleyebilirler mi, siyasi denetim yapabilirler mi?
Savcılar da, yargıçlar da siyasi denetim yapamazlar. Adli yargının böyle bir hakkı yoktur. Onlar, ancak suç teÅŸkil eden bir fiil varsa onun üzerine gidebilirler. Hükümetlerin politikalarını denetleyerek ve hükümetleri sıkıştırarak, onları farklı politikaya yönlendiremezler.
Savcının MÄ°T müsteÅŸarını çağırması siyasete müdahale miydi?
Ä°lk veriler bunu destekledi ama daha sonra iÅŸ, tek bir özel yetkili savcının inisiyatifinden çıktı ve Cumhuriyet BaÅŸsavcıvekili ve Ä°stanbul Cumhuriyet BaÅŸsavcısı da kurumsal olarak bu soruÅŸturmaya sahip çıktılar. Görev dışında suç teÅŸkil edebilecek bazı olguların olabileceÄŸi intibaını aldım ben bundan.
Eski MÄ°T müsteÅŸarı hakkında da yakalama kararı çıktı. Böyle bir kararın çıkması gerekiyor muydu?
Daha yumuşak davranılabilirdi. Yazılı davet yapılabilirdi.
Bunlar özel yetkili savcılar. Özel yetkili savcı ne demek?
Ceza Muhakemeleri Kanunu diye bir kanun var. Bu kanunun 250. maddesinde de terörle, çeteyle, darbeyle ilgili bazı suçlar sayılıyor. Ä°ÅŸte bu suçlar, HSYK’nın görevlendirdiÄŸi bazı mahkemelerde yargılanıyor. Ä°ÅŸte bunlara, Özel Yetkili Mahkemeler deniyor. Bu suçları soruÅŸturmakla görevli olan savcılara da Özel Yetkili Cumhuriyet Savcıları deniyor. Bu mahkemelerin yargıçlarını ve savcılarını HSYK atıyor.
Bunların genel yetkili savcılardan ve mahkemelerden en önemli farkı nedir?
Bunlar, genel yetkili savcıların soruÅŸturamayacağı birçok kiÅŸiyi soruÅŸturabiliyorlar. Dokunulmayanlara dokunuyorlar. Bunun üç istisnası var. Son yasa deÄŸiÅŸikliÄŸiyle dördüncü istisna da MÄ°T oldu.
Özel yetkili savcılar kimlere dokunamıyorlar?
Görevden kaynaklanan suçlar nedeniyle yargılaması Anayasa Mahkemesi’nde, Yargıtay’da ve Askerî Mahkemelerde yapılan kiÅŸilere özel yetkili savcılar dokunamıyorlar. BaÅŸbakanı, bakanları, Yargıtay üyelerini, birinci sınıf hâkimleri, asker kiÅŸileri, eÄŸer suç görevden kaynaklanıyorsa soruÅŸturamıyorlar. Åžimdi bütün MÄ°T görevlileri de bu kapsama alındı.
Yedi bin MÄ°T görevlisi ancak baÅŸbakanın izniyle mi soruÅŸturulabilecek ÅŸimdi?
Suç tarihinde MÄ°T görevlisi olan herkes baÅŸbakanın izniyle soruÅŸturulabilecek. Ayrıca baÅŸbakanın MÄ°T Yasası kapsamında görevlendirdiÄŸi diÄŸer kamu görevlileri de ancak baÅŸbakanın izniyle soruÅŸturulabilecekler. DoÄŸru bir düzenleme deÄŸil bu.
MÄ°T’i tamamen yargı denetiminin dışında bırakmak deÄŸil mi bu?
Evet, tamamen öyle. Oysa Ergenekon’un MÄ°T’in içinde ayağının olmadığını söylemek çok saflık olur. Ergenekon’un üzerine giden hükümetin, MÄ°T’in içindeki unsurların da üzerine gitmesi gerekir.
Özel Yetkili Savcı, MÄ°T’teki Ergenekon’u mu soruÅŸturuyordu yoksa hükümetin Kürt siyasetini, müzakere politikasını mı denetlemeye çalışıyordu?
Bu iki olay farklı. KCK’yı soruÅŸturan savcılar ile Ergenekon’u soruÅŸturan savcılar farklı. Ergenekon’u soruÅŸturan savcılar MÄ°T’in üzerine gitmediler. Ä°steselerdi çok rahat giderlerdi.
MÄ°T bir istihbarat örgütü ve Ergenekon, Balyoz, Kafes gibi davalara, faili meçhul cinayetlerin, çetelerin soruÅŸturulmasına katkıda bulunmadı. Tuhaf deÄŸil mi bu?
Normal mantıkla konuyu irdelediÄŸimizde, MÄ°T’in hâlâ Ergenekon, Balyoz türü yapılanmaları koruma güdüsü içinde olduÄŸunu düÅŸünürüz. Çünkü yapılan iÅŸlerin niteliÄŸine baktığınızda, bu iÅŸlerin, MÄ°T’in içinden destek ve iÅŸbirliÄŸi görmemesi mümkün görünmüyor.
MÄ°T Kanunu’ndaki son deÄŸiÅŸiklik nasıl bir hukuki ve siyasi sonuç yaratacak?
BaÅŸbakan ErdoÄŸan bu yetkiyi kötüye kullanmayabilir ama bu deÄŸiÅŸiklik artık Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir kanunu. Tayyip ErdoÄŸan’la ilgili bir kanun deÄŸil bu. ErdoÄŸan gider, bir baÅŸkası gelir ve yetkiyi kötüye kullanabilir. GeçmiÅŸte Emniyet’in üst düzeyinde bulunan ve sonra bakanlık yapıp da yargılanan kiÅŸiler oldu. Diyelim ki onlardan biri baÅŸbakan oldu. Åžimdi bu madde, onlara bir sürü faili meçhul cinayetler iÅŸleme yetkisi veriyor. Yalnız bu maddenin yasaya açılan ÅŸöyle bir kanalı da var.
Anlamadım, ne var?
BaÅŸbakanın MÄ°T görevlisinin soruÅŸturmasıyla ilgili verdiÄŸi veya vermediÄŸi izin, idari bir iÅŸlemdir ve idari yargının denetimine tabidir. Åžimdi biz BaÅŸbakan’ın son olayla ilgili olarak MÄ°T eski ve yeni müsteÅŸarlarının soruÅŸturulmasına izin vermeyeceÄŸini adımız gibi biliyoruz. BaÅŸbakan’ın bu kararı Özel Yetkili Savcılığa gidecek. Savcı, BaÅŸbakan’ın izin vermediÄŸine dair bu yazılı kararını iptal için Danıştay’a götürebilir. Danıştay, BaÅŸbakan’ın kararını iptal ederse, soruÅŸturma kaldığı yerden devam edecek. Ayrıca MÄ°T Kanunu’ndaki deÄŸiÅŸikliÄŸi Anayasa Mahkemesi de iptal edebilir. Bu yüzden MÄ°T soruÅŸturmasının sürmesi ihtimali ciddi ÅŸekilde var.
Bir hukuk devletinde, bütün savcıların her suçluya dokunabiliyor olması gerekmez mi?
Tabii ki gerekir. Zaten demokratik devletlerde herkese dokunuyorlar. Özel yetkili deniyor ama özel yetkili savcıların öyle çok özel yetkileri de doÄŸrusu yok. Genel savcıların ve mahkemelerin sahip olmadığı birkaç özel yetkileri var o kadar. Mesela tutukluluk süreleri iki kat uygulanıyor, dolayısıyla beÅŸ yıldan on yıla çıkıyor. Aslında özel yetkili savcılıklarla ilgili sorun, uygulamadan kaynaklanıyor. Sorun, savcıların yetkilerini aÅŸmalarından ötürü yaÅŸanıyor.
Yetkilerini nasıl aşıyorlar?
Özel Yetkili Savcılar artık ölçüyü kaçırdılar. Bazı davalarda somut olarak bunu gözlemliyorum ben. Mesela Ä°lker BaÅŸbuÄŸ, Hanefi Avcı soruÅŸturmalarında ölçü kaçtı. Ahmet Şık ve Nedim soruÅŸturmalarında ise ölçü çok çok kaçtı.
Nedense Hrant Dink davasında Özel Yetkili Savcılarımız ölçüyü bu anlamda hiç kaçırmadılar! Sizce KCK davasında da ölçü kaçtı mı?
Terörün bu kadar yoÄŸun olduÄŸu bir yerde bu operasyonların yapılması kaçınılmaz ama KCK’da da ölçü kaçmış olabilir. EÄŸer Özel Yetkili Savcılar bir noktadan itibaren ölçüyü kaçırmışlarsa ve kendilerini yasalara ve Yargıtay içtihatlarına çok fazla baÄŸlı hissetmiyorlarsa, ölçünün kaçması durumu, KCK davasına da, ÅŸike davasına da ve bundan sonra yapılacak bazı soruÅŸturmalara da yansır. Çünkü iÅŸin ucu bir kere kaçtı mı...
Sonuç ne olur?
Bunun nereye kadar gideceÄŸini bilemeyiz artık biz. Savcılar, kendilerini engelleyecek bir ÅŸey olmadığını düÅŸündükleri andan itibaren farklı bir yörüngeye girilir ve bunu toparlamak artık güç olur. Nitekim son olayda iÅŸin BaÅŸbakan’a da gidebileceÄŸi söyleniyor. Anlayacağınız, MÄ°T soruÅŸturmasında da ölçü kaçtı. Özel Yetkili Savcılarımız, sorumluluklarını yerine getirmez ve yetkilerini zorlarlarsa bu iÅŸ BaÅŸbakan’a kadar uzanabilir.
BaÅŸbakan’a kadar nasıl uzanabilir? BaÅŸbakan’ı hangi konuda suçlayabilirler?
Özel Yetkili Savcılar, ÅŸu anda yürüttükleri soruÅŸturmada MÄ°T görevlileriyle ilgili bir suçüstü hali görüyorlarsa ve MÄ°T görevlilerinin birtakım örgütsel suçları devam ediyorsa ve bunun talimatı da “BaÅŸbakan tarafından verildi” denirse, artık BaÅŸbakan’ın dokunulmazlığı kalmaz. BaÅŸbakan’a, “sen de gel, seni de soruÅŸturuyoruz” diyebilirler. Ama bu durum, biraz önce de söyledim, Özel Yetkili Savcıların ve mahkemelerin yetkilerinin geniÅŸliÄŸinden kaynaklanmıyor. Bu durum, uygulamadan kaynaklanıyor.
Türkiye’nin çetelerden, darbelerden temizlendiÄŸini düÅŸündüÄŸümüz bir süreçte, bu keyfilik Türkiye’ye büyük zarar vermez mi?
Kademe kademe bir keyfileÅŸme olduÄŸunu görüyoruz. Bu keyfilik, daha da ileri safhalara giderse, bu sefer hukuk devletinden savcı ve yargı devletine kayarız. GeçmiÅŸte ÅŸikâyet ettiÄŸimiz bu yargı vesayeti bu kez her kesime büyük bir korku salar. Demokratik bir toplumda bundan daha kötü bir tehlike olamaz.
Peki, ne yapılması gerekiyor sizce?
Yargıya bir neÅŸter vurmak gerekiyor. Çünkü soruÅŸturma sisteminden mahkemelerin iÅŸleyiÅŸine ve yüksek yargının çalışmasına kadar yargıda genel olarak büyük problemler hâlâ sürüyor. Bu yüzden hem özel yetkili savcılık uygulamasına hem de yargının tamamına neÅŸter vurmak gerekiyor. Birkaç yıldır yapılan düzenlemeler bir miktar katkıda bulunsa da, bugün yargıda çok büyük problemler var ve yargı bu ülkenin hâlâ kanayan yarası. Bana yargı mı, terör mü, Türkiye’nin en büyük problemi hangisi diye sorsanız, terör diyemem.
Konuyu, bir de tersinden sorayım, özel yetkili mahkemeler ve savcılar olmasaydı, devletin en yüksek makamlarına kadar tırmanmış görünen Ergenekon tipi örgütlenmeler soruÅŸturulabilir miydi?
Bu, çok önemli bir soru. Özel yetkili savcılar ve mahkemeler olmasaydı, Türkiye bugün ne halde olurdu? Bir kere Türkiye beÅŸ yıl öncesine göre, demokrasiye ve hukuk devletine çok daha yakın bir düzeyde bugün. Hatırlayın... Dört yıl önce emekli General Veli Küçük gözaltına alındığında ne kadar ÅŸaşırmıştık. Bırakın görevde olan askerleri ve önemli bürokratları, biz onların emeklisine bile geçmiÅŸte dokunamadık. Bunlar hukuksal ya da fiili bir dokunulmazlık içindeydiler ve Türkiye’de her istediklerini yaptılar. Genel yetkili mahkemelerin ve savcıların bu iÅŸleri soruÅŸturdukları ve yargıladıkları bir sistemde sonuç alınmadığını deneyimlerimizden çok iyi biliyoruz biz.
Özel Yetkili Mahkemelerin DGM’lerin yerini aldığı, sadece bir tabela deÄŸiÅŸikliÄŸi olduÄŸu söyleniyor. Bu doÄŸru deÄŸil mi?
DeÄŸil. Çünkü DGM’lerin dokunabilme konusunda bu kadar geniÅŸ yetkileri yoktu. Mevzuatta büyük farklılıklar oldu. Bakın... Bu ülkede, çıkar amaçlı suç örgütleri çok yaygın. EÄŸer biz bu iÅŸleri Özel Yetkili Savcılara soruÅŸturtmazsak ve Özel Yetkili Mahkemelerde yargılatmazsak, bu olayların, çetelerin altından kalkamayız. Sonunda sokakta güven içinde yürüyemez hale geliriz. Bu yüzden Özel Yetkili Mahkemeler kaldırılmamalı. Sadece uygulama doÄŸru yapılmalı. GeçmiÅŸi iyi, demokrasi ve hukuk devleti anlayışı geliÅŸmiÅŸ deneyimli ve kıdemli hâkim ve savcılar seçilmeli ve bunlar meslek içi eÄŸitime tabi tutulmalı.
Bizde yargı neden normal bir görüntüye kavuÅŸamıyor bir türlü?
Kendi kendimize düzelemiyoruz biz. AB bunun için gerekli bize. Ancak AB’nin standartlarına uyum göstererek rahatlıyoruz biz. Zaten ÅŸu âna kadar geldiÄŸimiz noktaya da AB uyumu sayesinde geldik.
Bizim sistemde polisle savcının iliÅŸkisi nedir? Polisin savcıyı yönlendirdiÄŸi söyleniyor. Bizdeki sistem böyle mi iÅŸliyor?
Ä°tiraf edelim ki sistem dediÄŸiniz gibi iÅŸliyor. Savcı sayısı çok az olduÄŸu için böyle oluyor. Polis, savcının bilgisi dâhilinde soruÅŸturmayı yapıyor ve savcı onun getirdiÄŸi evraka yüzeysel bir incelemeyle ya takipsizlik kararı veriyor ya da üstüne bir iddianame ekleyip evrakı elinden çıkarıyor. Hatta bazen öyle oluyor ki, diyelim ki polis soruÅŸturmada suça “tehdit” adını takıyor. Bir bakıyorsunuz, savcı da tehditten dava açıyor. Oysa olay tehdit deÄŸil, gasp! Maalesef iÅŸler ağırlıklı olarak böyle yürüyor.
Tutuklamaların da keyfî biçimde yapıldığı söyleniyor. Keyfî tutuklamalar yapılıyor mu?
Yapıldığını söyleyebiliriz. EÄŸer rejimi, hükümeti silah zoruyla hükümeti yıkmak yönünde veya ülkenin toprak bütünlüÄŸünü bozmak yönünde eylemler varsa ve deliller ciddiyse, mahkemenin bunları tutuklaması gerekir. Ama zayıf delillerle suçun vasfı her an deÄŸiÅŸebilecekse, mesela örgüt mensubu dediÄŸiniz kiÅŸinin suçu, daha sonra adli yargılamayı ihlale dönüÅŸebilecekse, ki böyle olaylar yaÅŸanıyor, o zaman bu tür hallerde tutuklamama yapılmaması lazımdır.
Bu tür keyfî hareketleri engelleyebilecek bir mekanizma yok mu? Özel Yetkili Mahkemelerin ve savcıların görevlerini kötüye kullanmaları ihtimaline karşı nasıl bir kontrol mekanizması çalışıyor?
Ä°ki türlü kontrol var. Savcılar hem BaÅŸsavcıvekilinin ve BaÅŸsavcının denetimine hem de HSYK’nın denetimine tabiler. HSYK istediÄŸi savcıyı görevden alabilir ve müfettiÅŸleri marifetiyle hakkında ceza ve disiplin soruÅŸturması yapabilir.
Savcılar, rahatlıkla sıradan insanları, gazetecileri, yazarları sorguya çağırıyor. Bazılarını rahatça ifadeye çağırabilmesi ama bazılarını da ancak izinle çağırabilmesi anayasanın eÅŸitlik ilkesine uygun mu?
Mevcut Anayasa’dan kaynaklanıyor bu durum. Anayasa’mıza göre devlet memurlarının görev suçlarından ötürü soruÅŸturmaları ve yargılanmaları prensip olarak izne tabi tutulmuÅŸ. Maalesef kural bu!
* * *
NEDEN AHMET GÜNDEL
Özel yetkili savcının, PKK’yla müzakereleri yapan MÄ°T müsteÅŸarını sorguya çağırması, hem AK Parti’nin hem de devletin içini karıştırdı. BaÅŸbakan, özel yetkili savcının bu hamlesini, Cemaat’in Yargı’daki ve Emniyet’teki uzantılarının, hükümetin PKK ve Kürt politikasına bir saldırısı olarak gördü ve hızla MÄ°T Kanunu’nu deÄŸiÅŸtirtti. Böylece Türkiye’nin dokunulmazları arasına bir anda binlerce MÄ°T görevlisi de girdi. Üstelik sadece onlar deÄŸil, BaÅŸbakan’ın istihbarat için görevlendireceÄŸi diÄŸer kamu görevlileri de bu kanun deÄŸiÅŸikliÄŸiyle yargı karşısında dokunulmaz kılındı. Türkiye bir yandan, devletin içindeki çeteleri ve suç örgütlerini temizlemek için geçmiÅŸin dokunulmazlarına dokunurken, bir yandan da devletin devasa bir bölümünü ÅŸimdi tamamen denetim dışına çıkardı. Onların soruÅŸturmalarını, BaÅŸbakan’ın iznine baÄŸladı. Bu yasa deÄŸiÅŸikliÄŸinin hukuki sonucu ne olacak? Ergenekon, KCK, faili meçhuller, darbe giriÅŸimleri gibi büyük soruÅŸturmaların ve davaların, iÅŸin MÄ°T ayağı sorgulanmadan aydınlanamayacağı dikkate alınırsa, Türkiye’nin beÅŸ yıl önce giriÅŸtiÄŸi temizlik ve hesap sorma süreci nasıl yürüyecek? Niye Türkiye’de bu gelgitler yaÅŸanıyor? Neden bizdeki yargı tarafsız ve bağımsız bir görüntüye kavuÅŸamıyor? Demokrasilerde savcılar siyasi denetim yapabilirler mi? Peki hükümetler, beÄŸenmedikleri savcıların elinden dosyaları alabilirler mi? Yargı’da, Cemaat’in bir örgütlenmesi mi var? Bizde Yargı niye hukukla ya da adaletle deÄŸil de Kemalizm’le ya da Cemaat’le özdeÅŸleÅŸiyor? Özel yetkili savcı ve özel yetkili mahkemeler ne demek? Bizdeki sistemde savcıyı polis mi yönlendiriyor? Keyfî tutuklamalar yapılıyor mu? Bu tür keyfî hareketleri engelleyebilecek bir mekanizma yok mu? Bütün bu soruları ve sorunları, yirmi yıl Yargıtay savcılığı yapan ve ceza hukuku üzerine kitaplar yazan Ceza Avukatı Ahmet Gündel’le konuÅŸtuk