Cari açıkta ne istediğimize dikkat!..
Saruhan Özel

Geçen yılın ortasında her daim gündemde tutup yakınarak ev kadınlarının bile korkulu rüyası haline getirdiÄŸimiz cari denge açığında ekim ayından beri ciddi bir düÅŸüÅŸ yaÅŸanıyor.

 

Ekonominin döviz gelir ve giderleri arasındaki farkı veren bu gösterge 2011 Ekim ayında 79 milyar dolarlık zirvesini gördükten sonra her ay düzenli bir ÅŸekilde düÅŸerek nisan ayı sonunda 69 milyar dolara geriledi (Grafik 1). Bu, açığın 6 ay içinde yüzde 13 gerilemesi demek.

Model neyse olan o

Türkiye'nin ekonomik modeli, yurtdışından aramalı ve enerji ithal edip bunu yurtiçinde nihai mala dönüÅŸtürerek yurtiçi tüketime sunma ÅŸeklinde. Ä°thalatın sadece yüzde 12'si tüketim malı. Yani asıl ithal edilen enerji, aramal, sermaye malı gibi üretim faktörleri. Toplam üretiminde sadece yüzde 24'ü ihracat (yüzde 69'u hanehalkı tüketimi). Yani, üretimin çoÄŸu yurtiçinde tüketiliyor. Demek ki, büyüme iç tüketime dayalı ama ithal edip doÄŸrudan tüketiyor deÄŸiliz. Araya bir de ithalatı üretime çeviren üretim fonksiyonunu ekleyerek genç nüfusa istihdam saÄŸlıyoruz ve bu da politik istikrar için ÅŸart. Gönül ister ki, üretimin çoÄŸu hem de döviz bazında yüksek fiyatlarla ihraç edilsin ve döviz geliri giderimizden çok daha yüksek olsun. Ama maalesef öyle deÄŸil. Yıllarca uygulanan yanlış bütçe ve para politikaları üretim maliyetlerinin (döviz cinsi) yüksek seyretmesine neden olarak ekonominin daha ziyade yurtiçi tüketime yaslanarak büyümesini saÄŸlamış durumda. 2001 sonrasında bankaların devletin finansmanından hanehalkı tüketiminin finansmanına geçmesi de bunu kolaylaÅŸtırdı. Kısa vadede bunu deÄŸiÅŸtirmek mümkün deÄŸil.

Tarımdan sanayiye büyük bir iÅŸgücü göçü olduÄŸu halde iÅŸsizlik artmıyor ve hatta düÅŸebiliyor ise ekonomik model çalışıyor demektir. Ama sorun, her modelde olduÄŸu gibi, bu modelde de yan etkilerin ortaya çıkması. Bunların başında da cari denge açığı geliyor.

Bu modeli kullanan birçok ülke aynı zamanda doÄŸal kaynak zengini olduÄŸu için enerji ihraç ederek cari denge açığını düÅŸük tutabiliyor. Türkiye ise tam tersi. Enerji ithal etmek zorunda olduÄŸumuz için aslında makul olan cari açık düzeyi çok daha yükseliyor. 2008 yılı sonunda 42 milyar dolar olan cari denge açığının neredeyse hemen hepsi enerji açığı, yani enerji ihracatı ile ithalatı arasındaki farktı. Bu baÄŸlamda doÄŸal olarak petrol fiyatları da çok etkili. ÖrneÄŸin 2009 yılında krizle birlikte petrol fiyatları hızla düÅŸünce enerji açığı 15 milyar dolar gerilemiÅŸti.

Dış dengede istenen senaryo, öncelikle enerji açığının gerilemesi. Yani petrol fiyatları düÅŸerse aynı ekonomik model çok daha düÅŸük cari açık yaratarak çalışabilecek. Petrol fiyatlarındaki 10 dolarlık düÅŸüÅŸ faturayı 4 milyar dolar düÅŸürüyor. Ama 2011 Ekim ayı başından beri cari açıkta yaÅŸanan 10 milyar dolarlık düÅŸüÅŸte böyle bir etki yok. 2011 yılında petrol 100 doların üzerinde seyredince enerji açığı da düzenli bir ÅŸekilde artarak 2012 Nisan ayında yeniden 50 milyar doların üzerine çıktı (Grafik 2 ve 3).

Şeytan ayrıntıda gizli

Enerji açığı da daha da yükseldiÄŸine göre cari açıktaki asıl gerileme "enerji dışında" yaÅŸanıyor. Cari açık 2011 Ekim ayında rekor seviyeye ulaÅŸtığında "enerji dışı açık" toplam cari açığın yüze 42'siydi. 2012 Nisan ayında bu oran yüzde 27'ye kadar indi. (Grafik 2). BaÅŸka bir deyiÅŸle, 33 milyar dolardan 19 milyar dolara düÅŸerek yüzde 44 gerilemiÅŸ oldu. Enerji dışı cari açığın detayına bakıldığında ise 2011 Ekim ayından beri "enerji dışı" ihracatın 4,7 milyar dolar artarken "enerji dışı" ithalatın 5 milyar dolar azaldığı görülüyor.

Bu durum ilk bakışta son derece olumlu. Ekonomik modelde sorun yok; sanki ekonomi ihracata daha fazla yaslanıyor gibi. Ayrıca böyle olması çok ÅŸaşılacak bir ÅŸey de deÄŸil. Ekonomi yönetimi zaten ithal ikamesine yönelik bir teÅŸvik programı hazırlamış ve ithalatı caydırıcı önlemler almıştı. Yurtiçi üretim potansiyeli olan kumaÅŸ, giyim, iplik gibi ürünlerin ithalatına vergi getirirken otomotivden seramiÄŸe çeÅŸitli sektörlerde aramalı ithalat bağımlılığının azaltılmasına yönelik teÅŸvikler getirmiÅŸti. Enerji dışı ithalatın azalıp ihracatın artması bu baÄŸlamda tam da istenen bir ÅŸey. Ayrıca TL 2010 yılından beri sepet bazında hızla deÄŸer kaybederek ithal edilen malların TL maliyetini yükseltiyor (Grafik 4). Yurtiçi üretimin göreceli olarak ucuzlamış olması ve bu nedenle bazı ürünlerin ithal edilmek yerine yurtiçinde üretilerek tüketilmeye ve ihraç edilmeye baÅŸlaması akla yatkın gözüküyor.

Ama bu resmi bulanık hale getiren iki geliÅŸme var. Birincisi, ihracattaki artış bu tür olumlu bir üretim dinamiÄŸini göstermiyor. Otomotiv, tekstil ve hatta makine gibi ihracatçı sektörlerde geçen yıla göre bir yavaÅŸlama var. Sadece nisan ayında yapılan 1,2 milyar dolarlık görülmemiÅŸ boyuttaki altın ihracatı 6 aylık enerji dışı ihracat artışının dörtte biri. Bunun ne amaçla yapıldığı, kalıcı bir artış olup olmadığı, ne kadarının yurtiçi üretimden geldiÄŸi, ne kadarının ithal edildiÄŸi, gerçekten ihracat mı yoksa sadece ithalatın ödenme ÅŸekli mi belli deÄŸil. Ä°kincisi, sadece ihracat deÄŸil iç tüketime yönelik çalışan sektörlerin ve aynı zamanda bankacılık sektörünün tüketici finansmanında geçen yıla göre ciddi bir yavaÅŸlama olması. Yılbaşından beri tüketici kredileri önceki yıllarla kıyaslanamayacak kadar yavaÅŸ.

Özetle, cari denge açığında hızlı bir yavaÅŸlama var ve bu petrol fiyatlarının son 2 aydaki hızlı düÅŸüÅŸüyle en azından enerji dengesi üzerinden devam edecek. Ama bugüne kadarki düÅŸüÅŸ bana göre Türkiye'nin ekonomik modelinin yapısal bir deÄŸiÅŸim geçirmekte olduÄŸunu göstermiyor. Sadece modelin eskisi kadar güçlü çalışmadığını gösteriyor. O zaman ne istediÄŸimize dikkat. Belli ki, enerji dışı cari açıkta daha fazla düÅŸüÅŸ kimsenin isteyeceÄŸi bir geliÅŸme deÄŸil.

Zaman



Sayfa Adresi: http://istefinans.com/yazar/Cari-acikta-ne-istedigimize-dikkat-/82