Müşteri şikâyet ediyorsa bankacılık iyidir!
Saruhan Özel

1 ay kadar önce uluslararası bir kurumun Ä°stanbul'da düzenlediÄŸi bir tartışma toplantısına (roundtable) katıldım. Konu Türkiye ekonomisiydi. Reel sektör ve bankacılığı temsilen çok deÄŸerli üst düzey yöneticiler katıldı ve görüÅŸlerini aktardılar.

 

Toplantı sırasında enerji ve bankacılık sektörlerindeki iki güzide ÅŸirketin iki deÄŸerli yöneticisi arasında güzel bir görüÅŸ alışveriÅŸi oldu. Tartışma görünürde bir sorunun aktarımı gibi olsa da aslında Türkiye ekonomisinin ne kadar iyi durumda olduÄŸunun güzel bir göstergesiydi.

Tartışılmakta olan sektör enerji olunca doÄŸal olarak proje kredileri gündeme geldi. Bize sektörü ve ÅŸirketini çok güzel aktaran CEO, Türkiye'de aslında proje kredisi olmadığını söyleyerek bankalardan yakındı. Proje kredisi uzun vadeli, teminat olarak projenin kendisini kabul eden ve makul maliyetlerde bir finansman demekti ama bunu Türkiye'de bulmak zordu. Böyle olunca ÅŸirketler çok daha fazla teminat saÄŸlayarak ellerini taşın altına sokmak zorunda kalıyor ya da finansmanın önemli bir kısmını ortaklıklarla temin ediyorlardı. Halbuki geliÅŸmiÅŸ ülkelerde rahatlıkla 10-15 yıl vadelerde "projenin kendisine" ve çok düÅŸük "reel" faizlerle verilen proje kredileri bulunabiliyordu.

Bu doÄŸrultuda haklı denebilecek bu yakınmaya bir bankanın genel müdür yardımcısı açıklama getirdi. En büyük fonlama kaynağı olan mevduatlarının vadesi zar zor 1 ayı geçen bankalar bunu ancak limitli bir ÅŸekilde uzun vadeli kredilere dönüÅŸtürebilirdi çünkü mevduatlarının vadesi geldiÄŸinde çekilebileceÄŸini hesaba katmaları gerekirdi. En baÅŸta düzenleyici otoritenin bunu engelleyen kısıtları vardı. O nedenle daha ziyade yurtdışından bulabildikleri uzun vadeli (döviz) fonları sektöre yönlendiriyorlar ama Türkiye'nin kredi notunun ve global krizin yükselttiÄŸi maliyetleri de müÅŸterilerine aktarmak zorunda kalıyorlardı. Projelerde son derece seçici davranıyorlar ama doÄŸru olduÄŸunu açıkça gördükleri projelerin "kendisine" krediyi vermekten çekinmiyorlardı. Bu tartışmayı daha da ilginç kılan, CEO'nun her ÅŸeye raÄŸmen Türkiye'de enerji sektörünün ne kadar büyük potansiyeli olduÄŸunu ve ÅŸirketinin de ne kadar baÅŸarılı olduÄŸunu göstermesiydi.

Kıssadan hisse: Bankalar projenin getirisi kadar risklerini de hesaba katıyor ve doÄŸru yönetmeye çalışıyorlar. Ayrıca risk primini de fiyatlara yansıtıyorlar. Bunlar müÅŸterilerin hoÅŸuna gitmiyor. Ama yine de doÄŸru projeler yapılabiliyor ve yüksek maliyetlere raÄŸmen iyi getiriler elde edilebiliyor. Bankalar yüksek risk primi ile artan kârlarını sahiplerine dağıtmayıp sermayelerine ekleyerek hem daha fazla kredi verecek hale geliyor hem de gelecekte batabilecek kredileri hazmedebilecek hale geliyorlar.

Bu hoÅŸ tartışmayı 2008 yılından önce dinlesek belki bu kadar anlamlı olmazdı. Global kriz öncesinde geliÅŸmiÅŸ ülkelerde herkes bankalardan memnundu çünkü kolayca, düÅŸük maliyetlerde kredi veriyorlardı. Kredi ile fonlama faiz farkını düÅŸük tutup yüksek sürümle kârlılıklarını artırmaya çalışıyorlar ama onu da bünyede tutmayıp dağıtarak mümkün olan en düÅŸük sermaye büyüklüÄŸü ile iÅŸ yapıyorlardı. O dönemin Türk bankalarıyla kıyaslandığında beÅŸte bir düzeyindeki zayıf sermaye yapısıyla mevduatlarının çok çok üzerinde, dünyanın her yanından gecelik (toptan) fonlama yapıp uzun vadeli kredileri finanse ediyorlardı. Ama krizle birlikte ortalık karışınca kısa vadeli fonlamalarını kaybediverdiler. Sermayeleri fonlama zararlarını ve kredi batıklarını karşılayamadı. Bugüne kadar 2,1 trilyon $ zarar yazdılar, bu bankalara çoÄŸu devletten olmak üzere 1,6 trilyon $ sermaye kondu. 440 bin bankacı iÅŸini kaybetti.

KOBÄ°'lerde de aynı durum söz konusu

Bugünlerde Türkiye'de bankalar yine, bu sefer de KOBÄ°'lere, yeteri kadar kolay ve düÅŸük maliyetlerde kredi vermedikleri için eleÅŸtiriliyorlar. Halbuki, özellikle son yıllarda KOBÄ°'lere ciddi miktarlarda kaynak aktarımı söz konusu. KOBÄ° kredileri her segmentte dengeli bir ÅŸekilde 2007-2011 döneminde yılda ortalama % 22 arttı (Grafik 1). 2011 yılı sonu itibarı ile bankalar toplam kredi portföylerinin dörtte birini KOBÄ° kredilerine ayırmış durumdalar (Grafik 2). 2012'nin ilk çeyreÄŸinde Avrupa'daki krizin ÅŸiddetinin artmasıyla KOBÄ° kredileri yatay seyre geçti ama bu yılki % 18'lik büyüme tahminim doÄŸru çıkarsa KOBÄ° kredileri 2009 sonuna göre neredeyse üç kat büyümüÅŸ olacak. Üstelik böyle dünyada büyük bir krizin yaÅŸandığı ve para otoritesinin bankaların kredi hızını düÅŸürme amaçlı olarak fonlama maliyetlerini yükselttiÄŸi bir dönemde.

KOBÄ°'lere olan bu ilgi elbette boÅŸuna deÄŸil. Bankacılıktan yeterince faydalanamayan bu kesim bankalara daha yüksek marjlı ama risklerini daha küçük kredilerle daha fazla müÅŸteriye dağıtabilecekleri bir bankacılık imkânı saÄŸlıyor. Perakende bankacılıkla sinerjisi büyük. Krediler daha yüksek marjlı çünkü büyük ÅŸirketler kadar kurumsal olmayan KOBÄ°'lerin bilançoları onlarınki kadar ÅŸeffaf ve güçlü deÄŸil. Belki ÅŸirket sahiplerinin varlığı çok ama ÅŸirketteki sermaye düÅŸük. Bu zayıf sermaye yapısı risklerini doÄŸru yönetememeleri durumunda büyük sorun ve özellikle Türkiye gibi dinamik bir ülkede hele KOBÄ° kesiminde riskleri doÄŸru yönetmek de zor. Bankalar doÄŸal olarak bu riskin primini almak ve mümkün olduÄŸu kadar yüksek teminatlarla çalışmak istiyorlar. Bunda da baÅŸarılı oldukları görülüyor çünkü global krizin ekonomiyi en çok vurduÄŸu 2009 yılı haricinde sorunlu KOBÄ° kredisi oranı oldukça düÅŸük seyrediyor (Grafik 3). 1 Temmuz'da Basel II mevzuatına geçiÅŸle birlikte, özellikle bilançolarını daha ÅŸeffaf hale getirip güçlendirebilen KOBÄ°'ler, bankalara daha az kanuni yükümlülük yaratacağı için, daha düÅŸük maliyetle borçlanabilecekler.

Tüm bunlara raÄŸmen KOBÄ°'ler bankaların kendilerine yeteri kadar cömert olmadıklarını düÅŸünüyor olabilirler ve belki gerçekten de haklıdırlar. Ama 1 ay önceki tartışma toplantısında yaÅŸanan anekdotu hatırlarsak, böyle olması belki herkes için daha iyi. Asıl bundan deÄŸil, aksi durumdan endiÅŸe etmek gerekir.

Zaman



Sayfa Adresi: http://istefinans.com/yazar/Musteri-sikayet-ediyorsa-bankacilik-iyidir/58