Markalaşalım ama nasıl?
Saruhan Özel

Sektör liderlerine kulak verelim...

GeçtiÄŸimiz hafta iki günlük bir organizasyonda Türkiye'nin önde gelen sanayicilerini ve yöneticilerini bir arada dinleme imkânım oldu.

Çok farklı sektörlerde çok deÄŸerli kiÅŸiler katılımcılara ekonominin nasıl seyrettiÄŸine ve gelecekte neler yapılması gerektiÄŸine yönelik önemli bilgiler ve vizyon sundular. Bireysel yatırımcılardan ekonomi yönetimine kadar her kesimin aÅŸağıya özetlemeye çalıştığım ana mesajlara kulak vermesi gerektiÄŸini düÅŸünüyorum.

Herkes iyimser

Geçen yıl sonunda beklentilerin çoÄŸu Türkiye ekonomisinin 2012 yılında duraklayacağına yönelikti. Hatta yılın ilk iki ayında da ekonominin hızla yavaÅŸladığını gördük. Ama sektör liderlerinin büyüme konusunda bir endiÅŸeleri yok. Açılış konuÅŸmaları hariç toplantılar boyunca ne global kriz ne de çevre ülkelerdeki politik sorunlar dile getirildi. Liderler sektörlerindeki gidiÅŸattan gayet memnunlar. Satışlarını artırmaya ve 2012 beklentilerini yüksek tutmaya devam ediyorlar. Çevre ülkeler dahil dünyanın birçok bölgesindeki yatırım fırsatlarının peÅŸinden koÅŸuyorlar ve Türkiye'nin yurtdışında da ekonomik bir güç haline gelmeye baÅŸladığını hissettiriyorlar. Ülkenin ekonomik potansiyelinin çok daha yukarıda olduÄŸuna yönelik bir inanmışlık var. Buna ulaÅŸabilecek demografik güç ile teknolojik üstünlüÄŸün bulunduÄŸu düÅŸünülüyor. Ama en azından benim için en ilginci, sektör liderlerinin Türkiye ekonomisinin bugün geldiÄŸi konum itibarı ile artık duraklama lüksünün kalmadığı görüÅŸüydü (otoritelerin dikkatine!).

Toplantıların az sayıdaki yabancı konuÅŸmacıları da bu görüÅŸleri destekledi. Kriz sonrası dönemde global ekonomik ve finansal aktivitenin çok daha dinamik ve yapısal sorunu az olan geliÅŸmekte olan ülkelere yoÄŸunlaÅŸacağı görüÅŸündeler. Türkiye'nin de bu grubun önemli bir aktörü olduÄŸuna ve coÄŸrafik olarak çok avantajlı bir konumda olduÄŸuna dikkat çekiliyor. Bunlar hep ülkenin uzun vadedeki ekonomik potansiyeli düÅŸünülerek yapılan deÄŸerlendirmeler. Ve zaten anlamlı olan da bu; çevre ülkelerdeki geçici politik riskleri vurgulayan deÄŸerlendirmeler deÄŸil.

Maliyet yapısındaki değişime dikkat

Sektör liderleri iyimserliklerinin yanında iÅŸ yapış ÅŸekillerindeki yeni dünya trendlerinin de farkındalar. Petrol ve enerji fiyatlarındaki kalıcı yükseliÅŸ lojistiÄŸi çok önemli hale getiriyor (Grafik). Buna ek olarak geliÅŸmiÅŸ ülkelerdeki tasarruf ihtiyacı ve talep sorunu ile hızla deÄŸiÅŸen tüketici ihtiyaçları tedarikçilerin talebe çabuk cevap vermelerini ve satış noktalarına yakın olmalarını gerektiriyor. Türkiye kıtaların ortasındaki avantajlı coÄŸrafik konumu ile bundan çok faydalanırken aynı ihtiyaç sebebiyle Anadolu'da üretim yapmak da giderek daha avantajlı hale geliyor. Hem dağıtım maliyetlerini azaltıyor hem de bu bölgenin hızla büyüyen talep gücüne daha kolay cevap verilebiliyor. Bölgesel teÅŸvikler de bunu destekliyor.

Ulaşım ve iletiÅŸim imkânları ile desteklenmedikçe ülkedeki yatırımların potansiyeline ulaÅŸamayacağında da görüÅŸ birliÄŸi var. Ä°letiÅŸim altyapısının üstünlüÄŸüne ve saÄŸladığı büyük rekabet avantajımıza ben de çok farklı ülkelere sık sık seyahat eden biri olarak ÅŸahit oluyorum. Ama ulaşım tarafında, son yıllardaki büyük atılıma raÄŸmen, daha çok adım atılmasına ihtiyaç olduÄŸu görülüyor. Liman ve havaalanı ihtiyacımız büyük ve bunlar yatırımların gerisinden geliyor. Önemli ve son derece mantıklı uyarılardan biri ise özellikle demiryolları konusunda yetersiz olduÄŸumuz ve acilen havayolunda olduÄŸu gibi demiryolu iÅŸletmeciliÄŸinin de özel sektöre rekabetine açılması gerektiÄŸi. Nehirleri olmayan bir ülkenin petrol fiyatlarının da yüksek olduÄŸu bir ortamda demiryollarını devreye sokmaktan baÅŸka çaresi yok (otoritelerin dikkatine!). Bunu yapacak demiryolu projesi de çok, yapılmayı bekliyor (Harita).

Markalaşalım ama nasıl?

Ä°ÅŸ dünyası hep "katma deÄŸeri düÅŸük fason üretimden katma deÄŸeri daha yüksek üretime geçilmesi ve markalaÅŸarak kâr marjlarının yükseltilmesi gerektiÄŸini" tekrarlar. Ama bir türlü bunun nasıl yapılacağını, özellikle markalaÅŸma konusunda, açık ve net ortaya koyamaz. Bu zirvede sektör liderleri bu konuyu da aydınlattılar.

Üretimde katma deÄŸeri artırmanın yolu artık açık ve net teknolojik yatırımlarla inovasyon yapmak, bunun için geniÅŸ araÅŸtırma-geliÅŸtirme (Ar-Ge) bütçeleri ayırmak (ki Türkiye bu konuda dünyada çok geride), enerjiyi daha verimli kullanmak ve rakipleri çok iyi analiz ederek rekabetin önüne geçebilmek. Bir tekstil liderinin belirttiÄŸi gibi Türkiye daha uzun süre ucuz iÅŸgücüne dayalı üretimden vazgeçemez çünkü en baÅŸta iÅŸgücü buna hazır deÄŸil. Ama yine yıllarca ucuz üretimle rekabet etmek zorunda kalacak. Dünün Çin ve G. Kore'deki ucuz üreticileri bile bugün artık Vietnam, Hindistan ve Kamboçya'ya taşınıyor. Yarın da Burma ve Laos gibi ülkeler devreye girecek. Ucuz üretime devam etmek ama bunu yaparken katma deÄŸeri artırmaktan baÅŸka çare yok.

Ama bunlar da markalaÅŸmak için yeterli deÄŸil. Åžirketlerin öncelikle tüketicinin ne istediÄŸini yakalamaları ve üretimlerini buna göre ÅŸekillendirmeleri, yani teknoloji yatırımını, inovasyonunu ve Ar-Ge faaliyetlerini tüketicilerin talebine yönlendirmeleri gerekiyor. Bu yapılınca zaten marka da kendiliÄŸinden oluÅŸacak. Apple adı öyle olduÄŸu için ya da çok reklam yaptığı için deÄŸil internet dünyasının önemli bir tüketici ihtiyacını karşıladığı için deÄŸerli bir marka oldu. Ve yine bir sektör liderinin ortaya koyduÄŸu gibi tüketici ihtiyacını belirleyebilmek bunu yapmak çok zor ve Türkiye'deki ÅŸirketlerin pek bilmediÄŸi karmaşık bir konu. Batılı ÅŸirketler dahi gelecekte talebin daha güçlü olduÄŸu geliÅŸmekte olan ülkelerde tüketici davranışlarını doÄŸru anlayıp ölçemiyorlar. Üstelik teknolojik geliÅŸmeler ve iletiÅŸim imkânları sayesinde tüketici davranışları da hızla deÄŸiÅŸiyor ve güncel bir ÅŸekilde takip etmek zorlaşıyor.

Makro neden önemli?

Teknoloji yatırımı, inovasyon, Ar-Ge ve markalaÅŸma olsun demek kolay. Ama bunlar hangi bütçelerle yapılacak? Döviz kur rejimi baÅŸta olmak üzere makro politikalar ekonominin toplamda rekabet avantajına destek verme yönünde kullanılmadığı sürece ÅŸirketlerin bu tür harcamaları yapabilmesi mümkün deÄŸil. Katma deÄŸeri yükseltecek ve markalaÅŸma saÄŸlayacak yatırımlar ucuz üretimden elde edilen gelirlerle yapılacak. GeçmiÅŸte Japonya ve G. Kore'nin bugün de Çin'in yaptığı bu (yine otoritelerin dikkatine!)

Zaman



Sayfa Adresi: http://istefinans.com/yazar/Markalasalim-ama-nasil-/18