Ä°yice bollaÅŸan likidite nereye gidecek?
Saruhan Özel

GeliÅŸmiÅŸ ülkelerin merkez bankaları global krizle mücadeleye baÅŸ koymuÅŸ durumdalar.

Yıllarca ders kitaplarında örnek gösterilecek eÅŸzamanlı bir parasal geniÅŸleme hareketi izliyoruz. ABD merkez bankası FED zaten uzun süredir faizleri neredeyse sıfırlamıştı. Onun da üzerine iki defa piyasalardan tahvil alıp likidite verme operasyonlarını yaptı. Yetmedi, 2014'e kadar faizleri artırmayacağını ilan edip üçüncü bir parasal geniÅŸleme operasyonunu tartışmaya baÅŸladı. Ama doÄŸruya doÄŸru, bugün ABD ekonomisi krizi arkasına bırakmış ve yavaÅŸ da olsa büyümeye ve istihdam saÄŸlamaya baÅŸladıysa mimarı FED'in bu ultra gevÅŸek politikası. Olaya biraz geç uyanmış olsa da Avrupa merkez bankası ECB de artık oldukça radikal ÅŸeyler yapıyor. Euro kısa vadeli fonlama (repo) faizini yüzde 1'e indirdi ve daha da indirecek. Bunun yanında önce ikinci piyasadan ülke tahvilleri aldı ama yetmeyince bankalara 3 yıla kadar repo faizinden sınırsız fonlama yapacak kadar radikalleÅŸti. Kredi derecelendirme ÅŸirketleri not indirdikçe teminatları gevÅŸetip karşılık verdi. Ama Avrupa, bugün Yunanistan'ı bir yola sokabilmiÅŸ ve sıkıntının Ä°spanya ve Ä°talya'ya bulaÅŸmasını engellediyse bunun mimarı da ECB'nin özellikle bu radikal uygulamaları.

FED ve ECB gibi Ä°ngiltere ve Japon merkez bankaları da (BOE ve BOJ) likidite musluklarını iyice gevÅŸetmiÅŸ durumdalar. Zaten ekonomiye finansal sistemden çoÄŸu devlet tahvili olarak varlık satın alıp 200 milyar Sterlin (£) pompalamış olan BOE geçen hafta 75 milyar Sterlin'lik daha alım yapacağını açıkladı. Yine geçen hafta BOJ 125 milyar dolar karşılığı Yen pompalama kararının yanına bugüne kadarki en radikal hareketini yapıp yüzde 1'lik enflasyon hedefi ekledi. Bu BOJ'nin kendisini halen 0,3'lük deflasyon yüzde 1 enflasyona dönüÅŸene kadar ekonomiye likidite pompalamaya devam etmekle baÄŸlamış olması anlamına geliyor.

Sanki geliÅŸmiÅŸ ülkeleri likidite pompalamada yalnız bırakmak istemezmiÅŸçesine Çin merkez bankası da (PBC) yine geçen hafta munzam karşılıkları yarım puan indirerek bankalarına 60 milyar dolar civarında bir kaynağı krediye dönüÅŸtürmeleri için geri verdi. Brezilya ve Endonezya gibi diÄŸer büyük geliÅŸmekte olan ülkeler de zaten bir süredir hem faiz indirip hem de aktif biçimde döviz alarak (ve sterilize etmeyerek) ekonomilerine ek likidite saÄŸlıyorlar.

Elbette profesyonel yatırımcılar yapılanları yakından izliyor ve uzun süre emirlerinde olacak bu likiditenin bir yerlere gitmek zorunda kalacağını görüyorlar. Kısa vadede özellikle küçük yatırımcıları korkutan ama geçici olabilecek çeÅŸitli risk faktörlerini elekten geçirebilenler likiditenin geliÅŸmiÅŸ ülkelere göre yapısal sorunu daha az ve büyüme kapasitesi çok daha fazla olan geliÅŸmekte olan ülkelere yöneleceÄŸinin farkındalar. Bu ülkelerde hem varlık fiyatlarının deÄŸerlenmesine hem de para birimlerinin güçlenmesine oynuyorlar. Son bir buçuk yıldır Avrupa'daki otoritelerin ECB devreye girene kadarki krizi çözme acizlikleri nedeniyle geliÅŸmekte olan ülkelerdeki deÄŸerlemelerin genel olarak yatırıma uygun (ucuz) seviyelere gelmiÅŸ olması cazibeyi artırıyor. 2011'de yüzde 21 deÄŸer kaybeden MSCI geliÅŸmekte olan ülkeler hisse fiyat endeksi yıl başından beri yüzde 16 yükseldi (Grafik). Yani görünen o ki piyasalar bu likiditeyi geliÅŸmekte olan ülkelere yansıtmaya baÅŸladı bile. Ama burada da "hangi geliÅŸmekte olan ülkeler" sorusuna cevap vermek gerekiyor.

Türkiye, yatırımcıların gözdesi

Resmi otoriteler, kredi derecelendirme kuruluÅŸları ya da Türkiye'den uzak olup iç dinamiÄŸini görmekte aciz olan analistler sürekli Türkiye'nin riskli noktalarını gündeme taşımak isteyebilirler. Ama özellikle büyük resme bakarak uzun vadeli hareket eden yatırımcılar, Türkiye'nin yapısal saÄŸlamlığına çok daha ikna olmuÅŸ durumdalar. Bunlardan biri de Bloomberg Markets analistlerinin yaptıkları detaylı geliÅŸmekte olan ülke analizi (Tablo 1). Bu analizde geliÅŸmekte olan ülkeler 2012-2016 dönemine bakılarak (yani geleceÄŸe yönelik olarak) büyüme, enflasyon, kamu borcu, hisse senedi deÄŸerlemeleri, kurlardaki oynaklık ve iÅŸ yapmaya elveriÅŸlilik gibi faktörlerden oluÅŸturulan bir endeksle notlandırılıyorlar. Buna göre Türkiye, Çin, Tayland, Peru, Åžili, Malezya ve Polonya'nın ardından 7. sırada yer alıyor (Tablo 1). DiÄŸer bir deyiÅŸle, Türkiye, Brezilya, Hindistan ve Rusya gibi çok konuÅŸulan BRIC ülkeleri ile Güney Afrika ve Endonezya gibi yatırım yapılabilir seviyede olan diÄŸer geliÅŸmekte olan ülkeleri geride bırakmış durumda. Analizde Türkiye'yi önündeki ülkelere göre dezavantajlı konumda tutan en önemli faktör 2012-2016 dönemine yönelik büyüme beklentisi. Burada kullanılan IMF beklentilerine Türkiye bu dönemde yüzde 3,8 bir büyüme ortalamasına ulaÅŸacak. Bu beklenti benim tahminlerime göre yüzde 5-7 arasında olan ekonominin makro dengeleri fazla rahatsız etmeden sürdürebileceÄŸi (potansiyel) büyüme hızının oldukça altında.

Risk iÅŸtahı yükselirse neresi?

Bloomberg Markets analizinde Çin, Peru, Türkiye gibi geliÅŸmekte olan ülke kapsamında olsa da belli bir geliÅŸmiÅŸlik seviyesinde olan ülkelerin dışında kalanlar da inceleniyor. Bariz olarak diÄŸer gruptaki ülkelerden çok daha hızlı büyüme öngörüleri var. Bu tür ülkeler yatırımcılar açısından girmesi ve çıkması daha zor ve öngörülerin hata payı çok daha yüksek olan grup. Ama o nispette de daha yüksek getiri imkanı sundukları düÅŸünülüyor. Profesyonel (risk yönetimine önem veren kurumsal) yatırımcıların portföylerinde her zaman bu tür ülkelere hem yer hem de ihtiyaç var. Buna göre Vietnam yatırımcıların yüksek riskli gruptaki gözdesi konumunda (Tablo 2). Tunus, Umman ve Kenya gibi ülkeler de ilk on beÅŸ sıralamasına girebilen diÄŸer ilginç ülkeler.

Ama belki de en ilginç olan, Türkiye'deki hisse senedi deÄŸerlemesinin (fiyat kazanç deÄŸeri olarak) bu riskli ve yüksek getirili 15 ülkenin 7'sinden daha ucuz (görülüyor) olması.

Zaman



Sayfa Adresi: http://istefinans.com/yazar/Iyice-bollasan-likidite-nereye-gidecek/10